İnanmıyorsan

İnanmıyorsan, göğü yerle bir etsem de çaresi yok,
inanç sabit bir bakıştır, Aşk’ta öyledir Sen’den başkası yok.
Binlerce ses duyar kulak, bunlardan bir sesine hasret ya,
gönül nasılda hükmediyor kulağın duyuşuna bile,
dilin söyleşine nasıl da karıştırıp Aşk’ı, sade Sen’i konuşuyor.
İhtişamın karşısında iltifatlar yetersiz, kafiyeler kambur,
kargaşanın tam ortasında kalıp, insanlardan yuhalanır.

Sana Aşk denir…
Aşk’a bana zehir, Deniz’den kurtulup gelir nehir,
başka bir Deniz ile birleşir, o Deniz ne güçlenir,
Aşk o Deniz’den de kurtulup, yine nehirleşir,
kaybeden Deniz’dir, gelişine nasıl seviniyorsa,
gidişine fersah-fersah derinleşir, bu derin bir iştir,
terk ettiğin Deniz hırsından kaynar fokur-fokur,
gittiğin Deniz, nasıl serinleşir, o da eksilecektir.

O yüzden,
gözyaşlarım, ayaklarını serinletebileceğin kadar birikti,
ilkin serindi, sonra ateşleşti, insan o an eridi.
Buna Aşk Denir… Aşk kızgın gezegen devi Deniz.
Aşk’ımı Dünya da kıyaslayabileceğim herhangi bir madde yok,
Kainat buna benzer düzeyde küçüldü gözlerimde,
gözlerinin Yeşiline emanet hayalimin bağları,
üzüm yeşili gözlerinden dökülen yaşların, meydir,
Oğuz bundan alkoliktir.

Oğuzhan Deniz – Vakit Tamircisi / 054