Kutusu Maşuktan

Nefes bana emanet, nefsimle imtihan,
Oğuz, Aşk’tan hediyen, kutusu Maşûktan,
Oğuz, yuhlanırsın da daha çok zaman var,
sonsuzluğa giden yolda Aşk mı mazeretin?
Sahi ateşlere gidersin, ne de habersizsin.

Evet, Aşk gözlerimi kapadı, kulaklarımı tıkadı,
duyamıyorum başkasından ne sesi ne sedayı,
Aşk baş belası, Hâk’ka gitse, ahir keyf-i sefası,
Aşk gönül yangını, sevmediklerinden cefâsı,
Kâtib-ûl Cefâ‘nın da sızlıyor kemikleri, yüz karası,
ayın 14’ünden Aşk maşası, yüzünle o baş eder,
bir an için aklım ona gider, sonra Sana geri gelir,
Sen kıymet bilmediğinden, gitse, gelmeyecektir.

Maşûğa sordular, ‘Aşk nereye gidiyor böyle?’
Nereye gidebilecek-ki, sürükleniyoruz Yağmur’la,
başımızda kara bulutlar, arada acıyıp, duruyorlar,
çoğu zaman sağanak, vazgeçmem için yağdırıyorlar,
yağdırsanda ateşten damlalar, vazgeçmem yolumdan,
kollarıma bağlı aksime doğru koşan dört nala safkan atlar,
buna rağmen Sana gelen yoldan bir adım geri attıramazlar.

Ben anlamadan konuşmam, asılsa da yüzüm aldırmam,
onlar benim için üzüntü olamayacakları kadar küçük,
benim üzüntüm yeterince büyük ya, adı Yağmur, lâkabı Aşk.

Oğuzhan Deniz – Vakit Tamircisi / 031