Umut, Yarın ve Aşk

Yarın güzel ve heyecanlı bir gün! Tıpkı her yarın gibi aslında.

Muhtemelen sabaha kadar uyumayacağım. Uyumak istiyorum ama düşüncelerim gözlerime izin vermeyecek. Uyanamamak korkusu da cabası. Hani her şeye geç kalmak. Muhtemelen günün aydınlanmasını ve güneşin tam tepeye çıktığı ana kadar bekleyeceğim. Umudum azalacak ve yavaşça uykuya sızmak üzere bir köşeye bırakacağım kendimi.

Umut, çok güçlü bir duygu. Öyle ki, bir zerre dahi varsa umut, “evet umut var” demektir. Aşk kadar olmasa da insana bir çok konuda dayanma gücü verebiliyor. Hatta bazen beklediğiniz bir şeyin olmayacağını bilmenize rağmen olma ihtimaline olan inancınıza beslediğiniz umut yüzünden son dakikaya, son saniyeye kadar vazgeçmiyorsunuz. Yine de “olsun” deyip, bu umudu bir sonraki güne devrediyorsunuz yada ondan sonraki güne ve ondan sonraki güne ve ondan da sonraki güne… İşte bu beklenen varlığın muhteşemliğine göre vazgeçmenize ve inancınızın eksilmesine göre şekilleniyor. Yani umudunuz buna göre tükeniyor yada daha da artıyor.

Zamanı tüketemezsin!

Ne kadar tükenirse tükensin insan, zaman, işte bir yolunu bulup bekletiyor yine. Ve arada artık mesafeler olmasına rağmen uzaklık diye bir olgu kalmıyor. Çünkü “O, Sen, Sen, O” oluyorsun.

Bu tarif edilemez, betimlenemez, açıklanamaz. Aşkı, ahlak ve toplum kurallarına dayatamaz, uyduramaz, olduramazsın. Öylesine bir başına olgudur Aşk, tıpkı zaman gibi. Ve zamanla doğrudan ilgilidir Aşk. Şu zamanın göreceli olması meselesi hani. Uzaklıklarda ve ayrılıklarda zamanın hiç geçmemesi, yanı başında olduğu zaman su gibi akıp gitmesi gibi hani. Ve kaç ömür hakkın varsa o an gözün görmez hiçbirini, tek seferde, bir anda harcamak istersin o a’na. Yeter ki o an hiç bitmesin…

İşte böyledir umut, yarın ve aşkın döngüsü.

#Yasef * 05:11