Yalnızlığıma Doğru Koştum

Yazmayacaktım, söz vermiştim.
Ellerim titriyor şimdi kalemimden…
Anladım…
Aslında O’ndan başka kimsem yok.
Ben yazmadıkça, yazılacaklar birikti.
Bu birikinti omuzlarımdaki gözyaşların gibi,
ağırlaştı.
Öyle ya,
bu güzelliği yazmamak da isyan etmektir.

Yalnızlığıma doğru koştum, sokaklar sessizdi, insanlar sessizleşmiş,
parçalanmış kalpler içinde kalmış parça parça kalpler… Nefes aldırmıyorlar, sanki emanetmiş gibi canım O’na…

Bak,
ben Oğuzhan Deniz,
birçok söze böyle başladım,
Bendeniz, Oğuzhan Deniz,
Aşk’ın tuzlu denizi, benizsiz,
tenimin tadı, tuzludur gözyaşımdan,
Samsun’dan filizlendim.
Rengim, Aşk’tan yandığım için yanık,
birçok kişi buna tanık,
sanıklar arasındayım, elim yüzümde.
Elleri yüzümde,
özlem var sözlerinde…

Gözlerine bakayım azıcık… gözlerine.

Yalnızlığıma doğru koştum, kalemimden kaçtım, silgim, silemedi birçok izi.
İzler zamanla silinir sandım,
sandıkça izledim, izlerim gözlerinden Aşk’ı.

Konuştu yine ben gibi birisi…

Oğuz, içindeki çocuğu mu öldürdün?
Oğuz, bir mum diğerini yakmakla ışığından bir şey kaybetmez…
Oğuz, nasıl olur da vazgeçersin?
Oğuz, boynuna sarılasım var.
Oğuz, sönme.
Oğuz, bitme.
Oğuz, gitme.
Oğuz, ölme.

Konuştu yine kendim gibi birisi…

Hayatın şu kirli manzarasına bak, birbirimize gizli izler bıraktık. Ben anlattım dinledi, O anlattı Oğuz dinledi. Dinledikçe direndi…
Unutma, kaybeder herkes, sen kaybetme.

Dedi ki; Oğuz…
Dedim ki; Işığa muhtacım.
Dedi ki; Oğuz, ışık sensin…
Dedim ki; bir şey söyleme.

Yüzümde gamzeler, beni bilsen, ne şarkılar var içimde, henüz hiçbir dudaktan söylenmedi.
Sözümde özneler, beni bilsen, ne umutlar var içimde, ışık tuttular hayatsızlara, kimsesizlere.
Gözümde nemler, beni bilsen, bilsen beni nasıl parçalanır yüreğin, bir damla gül diye.

Bana, Sen’den bahis açmak saçma,
mevzu Sen isen,
hiç gitmez bende.
Sözün gelişinden değil, Sen’in gelişinden esinlenir sözler.
Gözleri öyle bir bakar ki, etrafında döner ateş böcekleri.

Sorun yok!
Ölmedim henüz.
Sorun yok,
henüz bitmedim.
Ben bitmedim…

Bir İl‘de bir Han, gözleri dünyadan habersiz. Haberim yok söylenenlerden, haberim yok ölümden, sanki birazdan değecek gibi gözlerime. Sanki birazdan verecekmişim gibi son nefesimi. Oysa sen bunlardan ne anlarsın ki.

Oysa en çok saçlarının peşinden esen rüzgarlara hayrandım ben.
Oysa, rüzgarlar saçlarından yüzüme vururdu Aşk’ı…

Ben gördüm bu yangını, ben biliyorum bu yangını.
Ben yaşıyorum bu yangını.
Ben yandım bu yangında.

Oğuz Mumu bitti…
bir fenerdir ardım sıra yanar.
Bir baktım ki, ardım sıra aynalar…
Onlar hala yansımalar…

Oğuz, Aşk’ın henüz keşfedilmemiş kıtası.
Kıstası olmadığından Aşk dolu şarap tası,
atası Aşık’ların yangın yudumlamasında,
dahası, var mı daha Aşığı? Var mı dahası?

Yalnızlığıma doğru koştum, nefes nefese bir yudum kafiye, bir cınaslı kafiye, bir nazlıdır ki sorma, kalem küstü, silgi güldü…
Oysa silgiye inat yazılmadı mı onca satır?
Oysa silgi için yazılmadı mı onca satır?
Oysa nedir yani yazmak?
Silebilmek mi güçtür, yazabilmek mi?
Oysa nedir Sen’i yazmak?

Sen sanatın yeryüzü elçisi, elçin satırlar tüketildi ömrümden, ömrüne.
Kader ağını balık sırtı örmüşken, gel de buna gülme, gel de buna üzülme.

Oğuz Mumu bitti… Oğuz…
Ama ateşi neden hala yerinde?
Ama ateş neden sönmedi hala?
Ama nedendir ateş sönmüyor yüreğinde?

YALNIZLIĞIMA DOĞRU KOŞTUM

Hayalimdeki kadın, hayalimi aldın, hayal mi sandın?
Anladım.
Bitmeyeni bitiremezsin.
Sönmeyeni söndüremezsin.

Sırf Oğuz yanabiliyor diye yakanlar.
Anladım.
Oğuz Mumu bitmez…
Bu gün sönmedim, biraz Bedbin’im…
Anladım.
Oğuz Mumu bitmez…
Bu gün bitmedim, biraz derûn’dayım.
Anladım.
Oğuz Mumu bitmez…

#OD | Kızıldeniz * Yalnızlığıma Doğru Koştum