Zamanın Acımasızlığı

Bir milyondan fazla siyah saçtan birkaç beyaz saç teline anlatılacak ne çok şey var, canınla alıp veremediğin nefesinin sonuncusuna geldiğinde anlaşılır… Bu Aşk’ın mağlubu yok, kaybedeni yok… kavuşanı yok, ayrılanı yok… Sadece zamansızlığı var…

Selam…

Bendeniz Oğuzhan Deniz, birkaç yudum öncesinden yutkunduğun ve unuttuğun ne varsa hatırında saklayan adam, gökkuşağı ezberinde, muson yağmuru tadında, mutlu olmak için sebeplere sarılan ve umut budalası, bitmek tükenmek bilmeyen hevesle yürür zamansızlığına.

Gördüm. Zaman acımasızdı, acımazdı, canım yandı, sonra sızladı… Soğuk kaldırımlarda kalıyordu hevesler. Ve gördüm, zaman acımasızdı, gördüğüm en gaddar, en azılı katil ve en kötü hastalıktı… Elmaydı… Ben dahil herkes yedi. Babam affedilirken ben de affedilmeyi niyet ediyorum… Umarım affedilirim.

(Elma’nın eş anlamısı ”Alma”; Alma, yani o elmayı alma Adem o ağaçtan, hepimize bunu yapma. Lütfen yeme. Bunu Sana şimdi söyleyebiliyorum çünkü şimdi zamansızlığımdayım.)

Ve gördüm, zaman acımasızdı… öyle sessiz sedasız çalıyordu her şeyi… artık gördüm… Gidişini izledim, gelişinden bihaberim ama gidişini çok net biliyorum… Her şey orada işte, geçmişte, hemde her şeyiyle…

Ve gördüm… zaman katildi, en azılı seri katil, bilmem kaç milyar insanın katili, yakalanamayan, koluna kelepçe takılamayan… Ve aksine Zaman takmıştı bileklerimize kelepçe… hepimizin kolunda, usulca fısıldıyordu ölümü, tik, tak, tik, tak… parolası buydu.

Ve ben gördüm, artık zaman beraberinde getiriyordu zamansızlığı… ölümden öte köy varsa, o zamansızlıktı… çünkü zamansızlık aynı zamanda sonsuzluk demekti, eşittir ölümsüzlük demekti ve eşittir doyasıya Sen demekti… Artık sinir bozucu tik, tak sesi de yok. İşitiyor musun? Görüyor musun? Ben görüyorum artık…

Önemli olan neydi biliyor musun? Yaşadığımızı bilmek, orada olduğunu, nefes aldığını, gülümsediğini ve yemek yediğini, uyuduğunu bilmek. Bildikçe, önemini daha iyi anlamak… ve anlamak güzeldir… Anlamak bilmek demektir… Bilgi sonsuzluk demektir, bilgi nasıl sonsuzluksa bilgisizlikte sonsuzluk demektir, oysa zamanın alıp götürdüğü hayatımın amacıydı zaten bir şeyleri bilmek…

Okuldaki sınavın nasıl kısıtlı bir zamanı varsa, hayatımın sınavında da vardı bu zaman kısıtlaması ama ben görüyorum zamansızlığı, zamanın acımasızlığı; süre bitince kağıdı vermek zorunda olmandı… Oysa kağıdı doldurman gerekiyordu, zaman mı kalmadı? Zaman diye bir şey yok, zamansızlık var… biz bu zamansızlık içerisinde gözgöze gelmiş o kısa anlarız işte.

Zamanın Acımasızlığı

Yazar Hakkında

Türkiye’de okur-yazar oranının %6’larda dolaştığı 21. yüzyılda sorgulama mekanizmalarının çalışmamasını sorgulamak oldukça gereksiz, biliyorum! Buna rağmen gündeme dair sessiz kalmak vicdanımın gürültüsünden uyumama izin vermiyor. Bu sorguları/tespitleri bırakalı uzunca bir zaman olmuştu aslında ve aslında ara-sıra gelip bir şeyler yazıyordum, şimdi bütün kinimi ve nefretimi kalemime alıp, yeniden yazmak istiyorum…

Ve bana engel olabilecek tek kişi yine benim…