Bitkin!

Anlıyorum, artık daha iyi anlıyorum hatalarımı… artık daha iyi biliyorum günahlarımı. Hepsini işledikten sonra öğrendim. Böyle öğrendim çünkü böyle öğrenmeliymişim… aslında buna mecbur değildim, aslında tüm bunları kendi öz irademle yapmıştım ve ne var ki anın büyüsüne kapılmış gidiyorum hâlâ… Hâlâ geçmişimin geleceğime bıraktığı izleri takip ediyorum ve bundan memnun değilim.

Uykusuz gecemin sabahına vardım az önce. Saat 07:09, burada martılar yok, burada kuzgunlar var. Ve onlar tek sesliler, çığlıkları bazen can sıkıcı olabiliyor ve burası biraz soğuk, ellerim üşüyorlar… Sıcağa ihtiyacım var ama umursamıyorum. Kalbimdeki binlerce duygunun vicdanıma olan azabına duygusuzluğum gibi duygusuzlaştım. Evet, uzaklık ve soğukluk insanı duygusuzlaştırır, tıpkı bir geminin denizinden uzak kalması gibi sabit bakışlarım. Denizin o dalgaları artık yoklar, fırtına dinmek üzere.

Fırtına Dinmek Üzere

Biliyor musun?.. bunca hengamenin içinde denk gelebilmeye yüzlerce kez şükrettim. Neye niçin şükrettiğimi bile bilmiyorken şükredilenim bana istediklerimi verdi ve vermeye devam ediyor. Bu kozmik kader ağı ölçüsünden baktığımda bana kaos gibi gelen tüm bu karmaşıklığın bir düzelteni ve düzenleyicisinin olması durulmaz olan hislerimi sakinleştiriyor ve bana daha mantıklı olmayı öğretiyor.

Elbette böyle öğrenmek istemezdim, elbette böyle olmasını istemezdim ve istemiyorum da, ne var ki hayat kontrol yetimizin bir hayli dışında. Ona müdahale edebilseydim muhtemelen bu zamanı bile seçmezdim. Yine de tercihlerimden ve olasılıklarımın benim hayal dahi edemeyeceğim karanlıklara neden olabileceğinden korkup şu an yeniden şükrediyorum.

Evet, artık şiirler yazmıyorum… yazmak istediğim milyonlarca kelimeye rağmen içimden hiç biri gelmiyor. Buna ne neden oldu aslında biliyorum ama derinlemesine düşününce pek bir anlam veremiyorum nedenlere. Nedeni ne olursa olsun, buradaydım diyebileceğim güzelliklere sahibim ve hepsi için teşekkür ediyorum, nedeni ne olursa olsun yaptığım hatalarımın farkındayım ve hepsi için üzgünüm, özür dilerim. Belki nedeni budur hissizliğimin veya vazgeçmişliğimin. Buna vazgeçmişlik diyorum aslında ama bu kelime tam olarak içimdekini anlatamıyor, vazgeçmişlikten çok bu bir yalnızlığın bitkin hissizliğine benziyor. Hani yanında kimse yoktur ve sende buna aldırmıyormuş gibi yaparsın ama kalbinde acıyı hissediyorsundur ama ona rağmen varsındır ya, bu öyle.

Artık kelimelerin de pek bir anlamı kalmadı. Onlara olan inancım da azaldı. Çünkü asla anlatamıyorlar veya anlatamadığım hissini veriyorlar ve bu yorucu olabiliyor. Çünkü her ne olursa olsun kelimelerin yerlerini değiştirme ihtiyacı hissediyorum. Bu “tükenmişlik” gibi gelebilir ama zamanın dahi tükeneceği kozmik ölçekte bunun ne anlamı olabilir ki? Evet, anlamsız bunca şeyin içinde sadece tek anlamlı var. Onu da biliyorsunuz!

#OD | Tüm anlamsızlığa rağmen!