Çiçeklerin Koparılışından Ölümü Tattı Arılar

Çiçeklerin Koparılışından Ölümü Tattı Arılar, Sen bilirsin Sevgili!
Hani şu dünya florası mevzusu… Ama bu tam tersi, bu sefer çiçekler yok.

Ben Sana çiçek getiremem, kıyamam… Ya birisi koparsa beni dalımdan, ya Sen’i koparsalar dalından. Eyvah dünyaya.

Neyse, asıl meseleye dönelim, mesele görmekse görebiliyorum, işitmekse işitiyorum.
Öyle anlar gelir ki, işitmekten de görmekten de utandığın anlar olur.
Yine de bu kavuran güneşe küsmeyi gerektirmez.

Zaten küsmüş olsan ne değişir ki, Güneş ısıtmaktan vazgeçer mi?
Peki geceye küsmüş olsan ne olur? Ay, Sen’den intikam alır mı?

Bu aralar içim dolu, dışım boş. Vur bana, tok ses çıkarırım. Vur bana da değsin parmakların yüzüme.

SEVGİLİ!

İlk değildi bu yangın, yangının böylesi ilk. Sen konuşmadığın her an yerin dibi, bir kez olsun bakmasan görürüm dibi. Toslarım ne kadar duvar varsa. Ayaklarım aylak aylak dolanır Aşk’ın yollarında. Zihnim bunu inkar ederken kalbim fenâ makamında.

İnanç Sevgili!
İnanç kalbin evidir, oraya bir kez taşınırsan, geri dönüşü olmaz.
Hayallerin kırılmadıkça, Sen inançsızlaşmadıkça.

Kalp Sevgili!
Kalp herkeste var olan bir şey değildir aslında, Sen onların yüzüne bakınca anlarsın, kim kalpsiz, kimin kalbi yerinde. Yeniden bak, kimin gözlerinden ateşler saçılır etrafa. Bu yangına yaklaşma, kıvılcımlarımdan tüter dumanı dünyanın. Bir kez tutuşunca bir daha sönemezsin.

Yanmak Sevgili!
Bildiğin yanmak hani…
Ateş bunda bir parça alaz, alaz da nedir o halde bu yanmanın yanında? Yanmak nedir Sevgili? Hani uzaklaşıyor gibisin ya gün geçtikçe canımdan… Bu söndürmez, bu daha çok yakar…

Gitmek Sevgili!
İnsan gittiğini sanır da aslında yanıbaşından hiçbir yere gitmemiştir. Nereye giderse gitsin, aslında hiçbir yere gitmemiştir.

Kalmak Sevgili!
Yumuşacık teninde uyumak, burada cennet gibi gelir de, cennet nedir bilmiyorum henüz, belki cennete olan özlemimdendir… Kızma bana Sevgili, ben Sen seviyorsun diye seviyorum Sen’i.

Sevmek Sevgili!
Hani, kalbinin renginin yüzüne yansıdığı zamanlar… Hani, canına can katan o anlar… Hani, bir böceği dahi kırmak istemiyormuş gibi ayaklarının yere değmediği zamanlar… İşte o zamanlar Sevgili, sevmek demekmiş… Öğrendim Sevgili!

Görmek Sevgili!
Görmek renkleri ayırt etmek değil, olan biteni daha sonra hatırlamak da değil, korkutucu olan da bu ya zaten, görmek, Sen’i kimsenin görmediği gibi, görebilmek Sen’i kimsenin göremeyeceği gibi. Görmek herkese nasip olmaz Sevgili.

Duymak Sevgili!
Duymadıklarını duymak, gülerken çıkardığın seslere Aşık olmak, bilmem kaç milyon gürültü içinde Sen’i ninni gibi dinlemek, onca insan içinden sesini ayırt etmek… Ve Sen konuşurken söylediklerinin önemsizleşmesi…

Aşk’ı diri diri yaşadım… İnandım kapten. Yandım. Gittim. Kaldım. Sevdim. Gördüm. Duydum Sevgili! Bunları yapabileceğim tek kişiydin, yaptım.

İşte bunlar Sevgili! Hayatın boyunca başka kimseden yazılmayacak satırlar. Onların ağızları, onların dudakları, ”Seni Seviyorum”dan başka bir kelâm etmez, etmeyecek…
İşte bu yüzden de kimsesizsin.

#OD | Sevgiliye Mektuplar * Çiçeklerin Koparılışından Ölümü Tattı Arılar