Neyse ki Şiir Peşrev

Saat 04:04, sıcak çay, soğuk hava ve ciğerim sigara dumanına boğuluyor yine. Yine içimde şu umutlardan biraz birikti, şiirsel ahmaklıklarımdan kısacası.

Muhtemelen o O’uzaduyum‘larından birini yaşıyorsun… veya birkaç gün önce yaşamıştın, veyahut birkaç gün sonra yaşayacaksın… Bu böyledir, neyi ne kadar düşünürsen etkisinde kalırsın veya kalır derler… Elbette inanılabilirlik ölçüsü oldukça düşük, neredeyse yok gibi ama yine de bir ihtimali var.

Öyle değil mi zaten… ihtimaller üzerine kurulu bir düzende yaşamıyor muyuz hayatımızı… hayatımızın içindeki tüm duygularımız ihtimallerimize göre şekilleniyor. Tüm ihtişamın ihtimallerime bağlı olsa da ben senin rastgeleliğine inanmıyorum. Buna inanmamı da bekleme. Bunu bilmem kaç yüz tane şiirle, bilmem kaç yüz defa anlattım. Anlaşılan o ki kendime anlatamıyorum da o yüzden hala burada yazıyorum ve yazmaya devam edeceğim. Baksana Kadın!, “Saat kaç olmuş ben hala seni düşünüyorum”.

Düşünmek ihtimalleri yaşatmaktır aslında bir nevi. Ama o düşünceleri gerçekleştirmedikçe “düş” olarak kalıyorlar. Bu tıpkı aç bir insanın güzel yemekleri yediğini hayal etmesi gibi bir şey. Başka bir şey düşünmedikçe “yoksunluk” devam eder… hayal ettikçe “yoksunluk” artar. Ve kötü tarafı nedir biliyor musun?.. “İnsan hiç doymaz.” Evet bu böyledir. Bunu inkâr etmenin bir yolu veya tarafı yoktur.

Ve benim, bu tespitlerimin hiçbirinin bir anlamı yok. Gün geçtikçe, yaşlandıkça daha iyi öğreniyorum. Ve sen bu konuda da kimsesizsin… benim kadar öğrenenin yoktur. Ne tuhaf, sanırım içinde ukde kalabilecek tek şey budur. Seni benim kadar bilen kimsenin olmayışı, olmayacak olması. Zaman üzerimizden öyle bir geçiyor ki, bedenlerimiz buna hemzemin geçidi gibi adeta. Bu kısacık vakitte yerimi doldurabilecek birisi de görünmüyor. Ve ikimizin elinden de yaşlanmaktan başka bir şey gelmiyor.

Sen dört buçuk ben on üç buçuk milyar yıl yaşındayız.

Oysa biliyorum doğayı, oysa biliyorum şu kainat kanunlarını, oysa biliyorum yasaları ve onların açmazlarını ve artık hiç vazgeçmeyeceğim bir yolda, bir güzergahtayım, artık duraksız bu gidiş. Ve sonunda yokluğa karıştığımda anlamsız binlerce satırı peşimde pişmanlıkla sürükleyeceğime de eminim. Sen bundan hiç anlamazsın!.. Anlayışsızlığınla ilgisi yok, bu da yine tamamen benimle ilgili. Ne zaman ihtimallerin anlam kazandığını görürsem o zaman anlatmayı bırakacağım!

İmkansızlıkların ihtimallere bağlı olması da tuhaf… Onlar papatya tarlalarıyla kıyaslarken sevdiklerini, benim aşkında bir dengim bile yok, işte yine kimsesizsin ve en kötü olanı da budur sanırım.

Onlar kırarlar seni, onlar üzerler seni, amiyane puntolarla kirletirler güzelliğini. İşte bu yüzden ben de kimsesizim, aşkında yalnız ve tek başımayım. Abartıyor muyum? Hiç değil, henüz hiç abartmadım yazdığım bunca söz içinde tek kelime. Bunca şiir içinde henüz hiç mübalağa etmedim. Ettirmedin!

Neyse ki şiir peşrevi ömürden!

Boynu uçurum göğüslerine,
boynu hayal diyarı,
boynu olay mahalli,
boynu mahzeni kokunun,

elleri ev, elleri çizgili,
elleri güzgülü gülistanı,
elleri katil nazikliği
elleri hayat çiçeklere,

gözleri karanlık kente tek ışık,
gözleri şaire ilham bahçesi,
gözleri kimsesizlere kalabalık,
gözleri yarın, gözleri aşk,
gözleri çıkmaz sokak,
gözleri kahve etkisi

dudakları güzel sabah,
dudakları nefes sabaha,
dudakları başka mevsim,
dudakları içilesi zehir olsa,

Söyler sözü ahkamı yerle bir edip,
ölür tüm mevsimler ondan başka,
geriye ben ve sokak lambası,
saçma şarkılar eşliğinde,
yakamoz anlam kazanır tablosunda,
ve bir tabloda nazenin yüzü,
bir balo ömrüme saat 12’ye kadar,
tek rengi gökkuşağı gördürür,

tek isteğim sarılmak,
dansözün kahrı belinden,
sarıp sarmalamak sarp,
umursamazlığım artçı
gemim küreğime,
ve çayım şekerime küs,
umursamıyorum yaşamaya,
olmuyor da
tek isteğim sarılmak oysa,

Şimdi kızgın saat zamana!


Ne tuluat ama… ne futuat seni sevmek ama… ne saf Oğuz kanmak için aşkına, sana. İşte yine bilmiyorum ve isyanda tüm hücrelerim sensizliği yaşayamadığım her lahzaya. Azımsayıp, küçümseyip, düşüyor ellerim.

#OD | O’uzaduyum * Karanlıkla kalamam, aydınlığının ufkuna yürüyorum.