Oğuz Yine Yalnız!

Biliyorsunuz beni, şiirsel bir budalayım, duygusal bir yatalak… ve aptalın tekiyim… ben beceremem öyle yalanları, ben beceremem plân yapmayı ve insan aldatmayı…

İnsanlar nankör, insanlar tuhaf ve insanlar her zamanki gibi benciller. “Sen onlara canını versen, mezarını da isterler.” Olsun! Ben bilmedikten sonra ne önemi var ki bir parça toprağın?

Canım ilk yandığında bir daha yanmaması için yanımda kimsenin olmasına izin vermemiş ve yalnızlığa göğüs germiştim! Sonra oldu sonra… Dedim ki; “İnsanlar sandığın kadar kirli değiller.” Sonra oldu sonra! Sonra anladım ki insanların hepsi aynı, nerede olursa olsunlar, ne yaparlarsa yapsınlar, karakterleri kirli ve kokuşmuş, kendileri dışında ne varsa o oluyorlar. Hiç satılmayacak şeyleri bile paraya satıyorlar… hiç para etmeyecek şeyleri bile satmaya çalışıyorlar. Birkaç kağıt parçası kimlikleri oluyor. İşte yine bir keşke; “keşke gerçek karakterlerinizle tanıştırmasaydınız beni.”

Sizi dost bilen Oğuz’u kalbinden bıçakladım! Kendi kanında boğulup öldü, içinde umutlarıyla… ölüp gitti içinde vahlarıyla… yine de ah etmedi, üzüntü vardı gözlerinde sadece, şaşkınlık vardı gözlerinde sadece. İnanamamıştı size!

Kıskançlık yüklü adamlar, ellerinde kıskaçlar!

Şu koca dünyayı, şu koca dünyada park yeri bulamayanlarla, Ege’nin bir kıyısında boğazından geçecek birkaç lokma dünyalık için yaşayacakla, Allah’sızlarla, benden de aptallarla paylaşmışım… Suç elbette benimdi! Günah elbette benimdir. Nefsimi temize çıkmaz, çıksa ne çıkmasa ne, günah elbette benimdir.

#OD | Bendeniz * Ye kürküm ye!