Siyahçerde

Siyahçerde!

(Sonuncu Perde | Hakim Bakış Açılı)

Siyahçerde adamın adıydı.

Şu kalabalık dünyaya rağmen yapayalnız bir adam arıyorsanız işte o Siyahçerde’dir. Dünyadaki tüm içsel yalnızlığınızı onun yüzünde, saçlarında, sakallarında ve sözlerinde bulabilirsiniz. Aşk’ını bıraktığı sokağın köşesinde beklerdi sürekli. Burası, tüm şairlerin yazdıklarının ve yazacaklarının kaynağı olan aşkın sokağıydı. Bizim Siyahçerde’miz de bu sokağı evi bilmiş, mesken ve mesire yeri edinmişti. Oralarda dolanır, aşkından yanar durur ve bir kez daha dünya gözüyle görmek isterdi sevdiğini. Ama göremezdi.

Sevgi, dünya gözleriyle görünmezdi ona göre… yarini göremediği her günün bahanesi buydu. Belki de doğru sokakta bile değildi, çünkü şimdi hiç hatırlayamıyordu sokağı. Bir gece vakti oradan hızla uzaklaşmakta olan kadının peşinden koşturmuştu ama yetişememişti.

Neyse ki bir ümit vardı kalbinde. Şiirler yazardı o sokakta, birkaç kişi ne yaptığını sorar, tersler, ayyaşların da hedefi olurdu hep. Ama bizim Siyahçerde’miz vazgeçmezdi orada durmaktan. O sokaktan. Canı pahasına beklerdi aşkını. Çoğu zaman yetişmek için koştur koştur giderdi. Yine de çoğu zaman yetişemezdi. Onu görmeye nail olamazdı.

O sokakta, sokak lambasının altında derin düşüncelere dalar, üşüdüğünü unutur, sonra hastalanırdı. Eskimiş mavi bir hırkası vardı ve hiç ısıtmazdı yari çıkardığından beri onu. Yine de soğuk işlemezdi yani bizim Siyahçerde’mize.

Birkaç sefer hasta hasta oraya gitmiş ve öksürüklerinden rahatsız olan insanların hakaretlerine de maruz kalmıştı. Ama o yine de vazgeçmedi. Öksürmedi de, oradan gitmedi de.

Siyahçerde’nin hikayesi son şiirini yazarken başladı ve bitti aslında. Son şiirini yazıyordu yine o sokakta, aynı sokak lambasının ışığında. Sokak birden gecenin karanlığını kıran başka bir ışıkla aydınlandı. Başka bir sokak lambası değildi, güneş ışığı hiç değildi, gece yeni başlamıştı çünkü. Bu gökyüzünden onu gökyüzüne götürmek isteyen varlığın ışığıydı.

-Ben geldim Siyahçerde! Ben Ölümüm. Ölümün kendisiyim, Ölümle geldim, işte sağ elimde ölüm var. Gitmek vakti Siyahçerde!

Siyahçerde’miz bu sözler karşısında ne diyeceğini bilemedi, dili tutuldu, adeta lâl oldu. Karnına ağrılar girdi ve ensesinden aşağıya soğuk soğuk terlemeye başladı sırtı.

-Nereye?

Diyebildi sadece masum bir ses tonuyla bizim Siyahçerde’miz.

-Sana vaad edilen yere. Günahlarını ve sevaplarını topla. Gittiğimiz yerde ihtiyacın olacak.

Siyahçerde’miz anlamıştı, gözlerinde anlamlar, yüreğinde korku, gitmek istemeyişler ve Aşk vardı.

Ölüm, tek seferde boğazından söküp aldı Siyahçerde’mizin canını. Cansız beden düşüp, yığıldı. Siyahçerde’miz dönüp baktı, kendisini yerde gördü, konuşmak istiyor, konuşamıyor, hiçbir şey duyamıyordu artık… yavaş yavaş gözleri de karardı. Karanlık bir bekleyişe yükselmesi hissettiği son hissiydi.

Birkaç dakika sonra birisi gördü Siyahçerde’mizin cansız bedenini. Koşup, kaldırmaya çalıştı. Etrafından yardım istedi, bir iki kişi daha geldi sonra. O sokak lambasının altına. Ne yaptılarsa uyanmadı bizim Siyahçerde’miz.

Öldüğüne sevinenler bile vardı. Özellikle o sokak lambasının aydınlattığı evlerde oturanlar. Kimileri üzüldü ve kimileri de korktu. Şiirlerinin olduğu kağıtlar sokak lambasının demirleri arasına düşmüştü. Kimse fark etmedi. O kağıtlar orada uzunca bir süre kaldı, ıslandılar, üzerlerine kar yağdı, dondular.

Aradan tam 1 yıl geçmişti. Siyahçerde’mizi herkes unutmuştu, hiçbir şiiri şarkı olmamış, hiçbir sözü de hatırlanmıyordu. Gerçi Siyahçerde’mizi unutmuşlardı, şiirlerini nasıl hatırlayacaklardı…

Bir gece, genç bir delikanlı geldi o sokak lambasının altına. Sigarasını yaktı ve kaldırma oturdu. Sağına, soluna bakınıyordu efkarla üflediği sigara dumanlarının ardından. İşte o zaman fark etti bizim Siyahçerde’mizin kağıtlarını. Eline aldığı sayfaların arasından bir kurşun bir kalem düştü… Sayfalar birbirine yapışmış, ezilmiş, bükülmüş ve sararmıştı. Delikanlı dikkatle kurşun kalemin düştüğü sayfayı açtı, yazanları okudu;

-Kimde var aşkın?

İçinden tekrarladı. “Kimde var aşkın?” yarım kalmış bir şiirin son satırıydı bu. Delikanlı diğer sayfaları da açmak istedi ama kağıtlar öylesine birbirine yapışmış, eskimişti ki, beceremedi. Zaten yazılanların hepsi silinmişti.

Delikanlı kurşun kalemi ve sayfaları cebine koyup, oturmaya devam etti gecenin karanlığında, sigarasıyla.

#OD | Siyahçerde * Peki gerçekten “Kimde var Aşk’ın?”