7 ve 7

İnsanlar ölüyor avuçlarımda… avuçlarım toz, avuçlarım toprak içinde! Ve ben soğuk ellerimle koşuyorum ateşlere, vazgeçmiyorum affedilmeyi ummaktan… korkuyorum, ve korkmakta haklıyım! Artık kendim için “burada” endişelenmemi gerektirecek pek bir şey kalmadı. Arkamda bıraktım çoğunu, vazgeçemediklerimin çoğunu… Ama insan böyledir, önce kendinden vazgeçemez, vazgeçemedikleri yüzünden.

İçimde yeni cenazeler var, içimde yeni lanetler var insan türüne, tükürüp yüzlerine teğet geçtim onları! Onlar dünyalıklar için değiştiler insanı, insanlığı… oysa dünya insan içindi, anlamadılar, öğrenemediler. Yeniden lanetler var dilimde, yeni küfürler var dilimde.

Ve her şey tas tamam… yas tutmam neden? Neden içimdeki karanlık, alacakaranlık, zifiri karanlık! Sonunda aydınlığa gömülecek gecelerim, aydınlığa kapanacak gözlerim son defa. Öyleyse neden?

Biliyorum. Anlıyorum. Görüyorum. İşitiyorum.

Ve şimdi hiç sahip olamayacakları yerler sizin, birkaç dakikalığına veya saniyeliğine. Elli bin yıl süren bir yolculuğun ağır çekimlerisiniz. İşte yine zamanın acımasızlığı. Neyse ne, geçti onca zaman acılarla! Ve acılarından övünür oldu nsanlar. Çok bilmişlikleri bilindik senaryo, az bilindik tablolar yükseklir gökyüzüne.

Benim bakış açım bu, karanlık ve kötümser!

Aslında biliyorum mutluluğu… gökyüzüne her baktığımda bulutların ihtişamını görebiliyorum. Şu oksijenin kıymetini, şu ağaçların sağlam gövdelerini, şu papatyaların narinliğini, kokuların sırrını. Ve aslında biliyorum ne olması gerektiğini… onlar bilmiyorlar, bilmediklerinden korkuyorlar.

#OD | Fountain…