Selam sevgilim – Sen hep güzelsin.
Ben karşılıksız, katıksız Sen’i seven adam.
İnanması güç!
Evet sevgilim öyle. Biri çıkıp Sen’i tarif etseydi ki, bunu asla...
Sevgiliye Mektuplar – Mehpâre
İlk Hidrojen(2) ve Oksijen(1) atomunun birleştiği anda yazıldı.
Selam sevgilim – Sen hep güzelsin.
Ben karşılıksız, katıksız Sen’i seven adam.
İnanması güç!
Evet sevgilim öyle. Biri çıkıp Sen’i tarif etseydi ki, bunu asla...
Sevgilim, bazen Sen’i anlatırken sözü uzattıkça uzatıyor olabilirim. Ama “Seni Seviyorum” kelimesi yetmiyor bana.
Hiç yetmedi!
Sen hiç yetmedin bana…
Seninle...
Ne anlamlıdır anlamın içi boşken?
Birini anlamak istersin tüm kalbinle ama o kişinin içi boştur. Aşk’ta böyledir… İçi boştur, içi olan Sen’sindir mesela, kendinsindir.
Selam Sevgilim…
Ne vardı gökyüzünde?
Bizden önce…
Ve Aşk’tan önce…
Saksıda çiçeklerim var,
yeniden açmak için bir-bir dökülüyor yaprakları.
Hayata...
Görmek Sen’i şiirlerde.
Oğuz’un yazmadığı tüm kötü şiirlerde.
Okumak kendi gözlerimden,
ve kıskanmak kendi sözlerimden,
ve Sen’i özlemek yine kendi...
Selam Sevgilim. Sen seansım, sürrealist düşüncelerim!
Hadi,
kurtar kimsesizliğimi,
Nazenin gülüşünle,
bir tablo gibi,
asil.
Hadi,
bir gülümse şu berbat dünyamın...
Güzelliğin, “güzellik” tanımını usta bir cerrahın neşteri edasıyla kesip attı.
Ne bir çiçek Sen olabilir, kokabilir,
ne de koskoca doğa,
nasıl özenir gölgen Sana,
ışık olmak vardı şimdi aslında, sırf gölgen...
Hani denizlerin mavi oluşu,
ormanların kimi zaman yeşil,
gökyüzünün kimi zaman kızıl,
bir yaratıcı olması gerek,
yoksa neden var olsun bu renkler?
Biri renkleri bilmemizi istemiş belli.
Tıpkı varlığın gibi,
Sen...
Bir kadının adı Sen,
bir delikanlı aşık bu isme,
bir zamanda bulmuşlar birbirilerini,
adam geç kalmamış hiçbir şeye,
kadın zamanın içindeymiş,
ve yakalanmış adama.
Adamın gözleri zehir gibi,
kime sataşacağını...
Küskünüm yine zamanla!
benden aldıklarına…
benim alamadıklarıma,
Sen’inle olamadıklarıma,
yine gitti ömrümün çoğu Sen’siz.
Biliyorum ama bilmek yetmiyor,
ne bileyim,
yetmiyor zaman…
Biliyorum...
Bir perde var cennetle yüzünün arasında.
Bir mevsim daha var yüzünle dünyada.
Bir mum Oğuz Aşkında, hiç sönmez,
bir fırtına var kafa tutar yangınıma,
öyle savruluyorum ki Sana, sorma!
Bir kapı kaldı aramızda, anahtarı Aşk...
Başını alıp gitsen, gittiğin yer benim.
Dönsen geriye, Sen’i bekleyen benim.
Kavuşmak istesen birine, bulacağın benim.
Aklını kaybetsen, bulacağın yine benim.
Yağmurun yağdığı yere gitsen, benim.
Gökyüzünde güneş arasan...
Ben, Sen’sizliğin yabancısıydım.
Merhabalaştık önce, sohbet ettik sonra,
dilimizde “Sen”, gönlümüzde “Sen”
güneşimiz Sen’den,
bulut ve gölgesi Sen’den.
Bir çay demledik kimsesizlik...
Gözleri sonbahar,
birkaç damla bal düşmüş gözlerinden elmacıklarına,
boğazımda düğüm bir lokma,
Adem’in günahı gibi.
Gözyaşlarını sildim,
tövbe ettim ellerime,
temizlendim.
Kirpikleri ıslanmıştı,
şimdi daha...
Bir şiir var şairin cebinde,
diğer cebinde çakmağı,
çıkardı ve yaktı.
Yaşlı artık tüm kafiyeler.
Şair ve onu şair eden kadın,
inanılardı kelimelere,
kadın hiç gülmezdi,
yıldızları saymış kadar yorgun,
şairin...