Aslında doktorlar olmasaydı,
dünya bu kadar kalabalık olmazdı.
Kendi söküğünü dikemeyen terzi gibi,
kör bir cerrah… Korkuyorum,
korktuğum için yine Seni düşündüm.
#Aslında Aşığım
Aslında doktorlar olmasaydı,
dünya bu kadar kalabalık olmazdı.
Kendi söküğünü dikemeyen terzi gibi,
kör bir cerrah… Korkuyorum,
korktuğum için yine Seni düşündüm.
#Aslında Aşığım
Bilinmezliğe karıştırdım Seni.
Hakkında artık eskiden bildiklerim dışında bir şey bilmiyorum.
Seni ezberlemeye çalıştığımı söylemiştim ya,
şimdi unutmaya çalışıyorum.
Beni çölde yolunu kaybetmiş bir adam gibi...
İnsanlar bazı gerçekleri, kendine söylemekte
yalancıdırlar.
İnsanlar yalancıdır, düşüncesizdir.
Düşüncesizce davranıp, kendime yalan söyledim.
Başkalarıda yalan söyledi, hazmetmek kolay olmadı.
Anlatmanın pek anlamlı...
Sense, aydınlığın bir parça sadaka verdiği teninle aydınlıksın.
Kendini aydınlatamayacak kadar,
Kendini anlatamayacak kadar,
Sen aydınlıksın, ışıksın ama bu temiz olduğun anlamına gelmez.
Sen kirlisin, düşüncelerin...
Yerle bir ettim, gönül konağımı.
Aslında sendin yerle bir eden.
Benim bir hayale adanmış, bir hayatım var.
Başka hayatım, senden başka hayalim yok.
Başka ne türlü anlatabilirim-ki sana içimi?
İçimde-ki seni ne türlü...
Benim için basit değilsin.
Küçük çocukların dişlerini yastığının altında saklayıp
diş perisi gelecek diye uyuyor numarası yaparken sahiden uyumaları gibi bir şey.
O küçük çocukların var olmayan birşeye inanmaları gibi sana olan inancım...
İyileştirmeye çalıştığım kendimden hiçbir farkım yoktu.
Kötüydüm, her şeyde.
Başarısız olacaktım, kendim için en hayırlı olanı
kendim bilmiyorsam, ya hayatta bir hile var demektir,
ya da yenilgi almaya mecburum… Zafer kelimesi...
Aşk hangi renk?
Vatan sevgisi,
giydiğim kamuflajların yeşil renginde kazındı bedene.
Dini sevgi,
dini savaşlar yapılırken, taşınan yeşil bayraklarla kazındı aklıma.
Aile sevgisi,
ilk okulda ödev olarak verdikleri aile ağacının...
İnsanlar nedense acıları üzere gelen şeylerden
bahis açarak yazarlar, benim okuduğum çoğu kitap,
çoğu şiir, hepsi acı dolu… zamanla geçenlerden.
Hayatın kendisi bu ama,
Seni zamana bırakmak çözüm değil...
Hani şu sakallarımdan zor belli olabilen
gamzelerim var ya,
onlar artık hiç belli olmuyor,
saldım sakalı, bıraktım saçı, ne hali varsa görsün der gibi.
Asık yüzüm günlerdir.
Seni düşünmek başımı ağrıtıyor,
Dünyadaki hiçbir...
Sabahları uyanamadığımı bilirsin,
kalkıp gittiğin yollardan takip etmek için saklanmak istiyorum.
Ne yazık ki cesaret edemiyorum,
Sevgin olmasaydı, şu an deli-misal dolanırdım.
Ya sevgin olmasaydı, aklım ellere gider yazık...
Rüyalarımdasın…
Bense sadece izlemekle meşgulüm.
Anlatmak isterdim, bir elinden tutup gözlerinin içine bakarak.
Ne yazık, son baharda yaprakları ile bağlarını koparan,
devasa ağaçlar gibi terk edilişin...
Bitmişim sahiden, bitmişliğim senin gitmişliğinden mi?
Yok olmuşluk gibi şimdi sensizlik!
Sensizliğin tarifini yapmam için kelimeler yeter mi…
kelimelerin değerini bilir misin sen?
Beni yokluğuna mahkum edecek bir şeyler...
Sen mi? Aniden kaybettiğim.
Ben kaybetmeye mahkum birisi.
Öylece geride bırakıp, düşünmeden.
Benim seni düşündüğüm kadar
senin beni düşünmediğin kadar…
Allah yardım et, yıkılmak üzere olan dizlerime derman ver.
Var...
Vah benim aklıma, gitmiş kimin gönlüne konmuş.
Vah benim gönlüme, gitmiş kimleri seçmiş eş…
Vah benim bedliğime, her sayfayı yazar onun adına.
Vah-ki ne vah bed, sen akıllanmayan o yaramaz velet.
#Aslında Aşığım
Gözleri karamsar bakar, Aşık Bed.
Boşuna mıdır sence Aşk, bed?
Kulağıma her gelen ses, senin…
Sesini arar oldum, yazıktır aklıma.
Kaybolan o değildi, içimde-ki kasaba.
Bahsettiğim bir çok söz, bana göre saçma...
Açma o kapalı yarayı, üstü kapatılmışken sarih.
Sarıldığım o yastık, sensizliği unutturmak için, garip.
Sözlerinden, kırıp parça-parça ettiğin kalbimden.
Kaybolan o hislerimden, yok ettiğin niyetimden.
Evlâ bêd, nedensin...
Aylarca evimizden uzakta.
Gönlüm orada bir yerde.
Elinin tersi ile bırakıp,
unuttuğun kırışık yer.
Kimsem de kalmamıştı.
Sonra Bed.
Bir o unutmaz beni.
Ben unutmam hiçbir şeyi.
Yoktu emsal böyle aşk.
Aşk pişman...
Sesin kulağımda. Aksiseda.
Semâ gibi yüzün.
Tuhaf olan, çok sevmek.
Ah yarim. Sen uzak.
Ben çok yakın Aşka.
Aşk adımla uzak.
Bir adım yakın ol bana.
Aç gözlerini Oğuz, bu güz değil.
Bu seni, yani ahmak...
Kendimden geçtiğim andır.
Yokluğunun var oluşu.
Sen benim gündoğumum.
Nazarboncuğum… Neftî’m.
Yalnızlıktan öte bir kasaba.
Hani hayalini kurduğumuz.
Benim durmadan anlattığım.
Dolaş gönlümün konağında.
...
Bildiklerimin hepsi senindi.
Gözlerim nasıl görmek isterdi…
Bilmiyorum artık hiçbir şeyi…
Neydi gönlüne yeni meyleden aşk?
Nedendir beni mey’e düşkünlediğin?
Hepsi, aynı anda isyan ediyorlar.
Hepsi...
Ne var-ki hikayemizin mutlu bitmeyeceğine emindim.
Kendimi buna hazırlıyordum,
hazırlandığım bir de yolculuk var ama o saçma geliyor.
Bilindik film karelerini andırıyor, sen yoksun diye evimden gitmek!
Tuhaf, aklımdan geçiyor, cesaret...
Her ‘ben’ dediğimde. Her yer siyah.
Siyah saçım-sakalım. Bundandır.
Gittiğin gün, çekilmişti damardan kan.
Almıştın aklımı başımdan.
Sormuştum el-âlem dolanıp.
Nedir suçum?
Biliyorum bendeydi...
Canım çıktı, çıkacaktır.
Canım yandı, yanacaktır.
Bakıp ardından, kinsiz.
Hala saf duygularınla.
Beklesem neye değer?
Artık bir değer var mı?
Değerlisin bende sen!
Ben öyle değersizce.
Milyarda verselerdi...
Kesmeliymişim bileklerimi.
Hareketsizce kalmalıymışım.
Öylece, olduğum yerde.
Saf, sade, tek, platonik.
Tek bir şeye ihtiyacım vardı.
O da sen, bir odada sade biz.
Biz-ki kendine sahip olmayan.
Sorumluluk bilip-tanımayan...