Kiminin aklında sadece gitmek varken,
kimisi gitmeyi getirmez aklının ucuna.
Kimi giderken bile aklında sadece yâri saklar.
Sandıklar dolusu yükler gibidir Aşk,
bazen sadece yüktür, bazen gülüştür…
Aşkın tarifini yapan...
Kiminin aklında sadece gitmek varken,
kimisi gitmeyi getirmez aklının ucuna.
Kimi giderken bile aklında sadece yâri saklar.
Sandıklar dolusu yükler gibidir Aşk,
bazen sadece yüktür, bazen gülüştür…
Aşkın tarifini yapan...
Kalbim Aşkına mahkum,
kaburgalarım parmaklık,
onları parçalayıp çıkmak ister aşk.
Süslü hediyelere kaymaz aklım.
Şaşalı cümlelere kanmaz aklım.
Abartılı hayallere dalmaz aklım.
Bir gün bende de kalmaz aklım.
O gün sende...
Aklım sürekli fikirler üreten, fikri değişebilen bir şey.
Kalbiminde aklımın gibi değişebilen hislere sahip olmasını isterdim.
”sen yüzünle güneşleri yansıtırdın, güneş bir daha sen gibi parlayamazdı gökyüzünde. gökkuşağı...
Kapımı gerekmedikçe açmıyorum…
Dışarı gerekmedikçe çıkmıyorum…
Çalışmadığım günler yatıyorum ya da kitap okuyorum.
Televizyon seyretmem bilirsin.
Kitap okumak bile canımın sıkıntısını gideremezse bir şeyler...
Hayatımın en şanslı dönemleri…
Peşinden koşuyorum bütün fırsatların ve yakalayabileceğim en iyi dönemim.
Gencim, kimilerine göre aptalın tekiyim,
kimisi için iyi bir dost, kimisi için kötü bir adam.
Kendime göre...
Kahverengi gözlerim uykusuz…
Yatağımdayım ve uykusuzum…
Sağa sola döndüm, yarını düşündüm kısa bir süre,
sonra uzun bir süre seni…
7-8 gibi açılacak gözüm…
Gün ışığını, odamın perdelerinden kırılmış...
Özgürlük, ulaşabildiğin kadar uzaklıktır.
Hissedebildiğin kadar soğuk.
Herşeyin sınırı olduğuna inanıyorum…
Fenâfillah gibi.
Aşkın bir sınırı var, intihara kadar önü var.
Terk etmenin de usûlü var.
Bir yeri...
Aşk, yüzümden okunan mimikler haritası,
kalıplaşmış dudaklarımda-ki salıvermişlik, gülümseyemez.
Hebâ etmişim kendimi. Müptelâ aşk, bir belâ-ki sorma.
Bir yudum suya muhtaç gibi dudaklarım, kuru…
Belli olamayan...
Özlemenin, sınır tanımadığı hislerim arasından mutlaka bir boşluk bulup
göğsümü parçalarcasına dışarı çıktığı bu an…
Merak etme, üç-beş satır karalayıp uykuya dalacağım… Rüyalarda yüzeceğim…
Rüyalar… bazen...
Güneş’te aslında bir gezegen, gezegenlerin babası diyorum ben ona.
Dünya oğul benim gözümde ve diğer gezegenler hısım-akraba.
Dünya güneş için sürekli dönüyor, hem etrafında pervane, hem de kendi ekseni etrafında.
Sırtını...
Tanıyorsunuz artık beni, kimileri simâyen,
Kimileri sözlerimden ve bilirler kitâben…
Kendimi anlatabildiğime inanıyorum.
Daraldığında vakit, güneşi kovaladığında saatler.
Ay sema da bütün hakimiyetini...
Problemim olan Sen’i ben yarattım,
Korkaklığımdan cesaretim var…
Aşık olduğumdan esaretim var,
Aşık olduğumu anlattığım için vesairelerim var…
Aşk var olduğu için böyle bir sorunum var…
Aslında...
Artık hayatımda yabancı birileri var gibi.
Yani bilmiyorum, sanki birileri beni izliyor ve ne yapmam gerektiği konusunda yardım etmek için fikirlerini söylüyor… Kısa-kısa görüntüler geliyor gözlerimin önüne ve gaipten sesler...
Umut, hergün yeni bir umut.
Her akşam, biten bir umut.
Sıkıntılar içinden çıkılmaz bir hal aldı.
Gün doğarken ve batarken genelde gözlerim açık oluyor.
Uykusuzluk, yokluk, parçalara bölünmek.
Ama umutsuzca, sevmekten...
”senin bütün bu yazdıkların, bütün bu karaladıkların, düşüncelerin, kimsenin umurunda değil, incir çekirdeği kadar, sen aptal gibi bunlarla vaktini geçiriyorsun, etrafında milyon güzellik var ama sen bir güzele kapılmış, o yok...
Bana defol da diyebilirdin…
Beni üzüp-yara vermek için elinden gelenin en iyisini yapmana gerek yok… Birkaç söz söyle sonra ölümü kalır yerden…
#Aslında Aşığım
İkimizin arasında olan şey belkide budur.
Hırs ve Nefret…
Sen asla ve asla kendini kontrol edemedin, nerede sinirleneceğini ve nerede susman gerektiğini bilmedin, aslında nerede konuşulması gerektiğini ve konuşurken hangi doğru...
Ben 24 ay kadar ortalıkta olmayacağım zaman benden ben geri dönene kadar aldığın parfüm şişesi. Kokum olmadan uyuyamadığını söylemiştin, yastığına sıkıp, sonra ona sarılıp, beni yanında gibi hissettiğini söylemiştin.
Harbiden de...
İyi-ki sonsuza kadar yaşamayacağım…
İyi-ki öleceğim, ölmek güzel bir şey olsa gerek.
Acaba ölürken seni mi düşüneceğim?
Ya da yaptığım hatalar mı gelecek aklıma?
Ya da hiçbir şey düşünemeyecek kadar hasta mı olmuş olurum...
Gönül.
Hatır.
Sevgi.
Aşk.
Dokunuş.
Görmek.
Duymak.
Dinlemek.
Anlamak.
Kıymet.
Sadakat.
Samimiyet.
Gerçek.
İlgili.
Sıcak.
Koku.
Bütün bunların anlamını biliyor musun?
Neyse… Boş...
Ben zeki bir adamım bilirsin, bunu yapabilirdim.
Çirkin sesimle şarkılar söyleyip, buna rağmen seni uyutabilirdim.
Fakir ama gururlu adam.
Gözü kara ama sabırlı adam.
Eli kanlı-bıçaklı ama temiz adam.
Gözlerinde hayallerinin...
Günaydın gün, dün ve bugün…
Neye aşığım?
İnsan neye aşık olur?
Aşk insanlar arasında mıdır?
Günaydın şehrin kalabalık ve aceleci insanları.
Günaydın sabırdan yoksun, beklemekten aciz insanlar.
#Aslında Aşığım
Ölüme her gün
24 saatle…
Hafta da 7 günle
ayda 4 haftayala,
yılda 12 ayla yaklaşıyorum…
Sensizlik ve aşk garip…
Yalnızlık ve ölüm basit bir matematik işlemidir…
#Aslında...
Ben süslü kelimelerin arkasına saklanan bir adam değilim.
Sakallarımla itici ve düzgün diksiyonum ile berbat bir bedbahtım…
Yalnız kalabildiğim kadar yalnızlaştım yanlışlarda…
Yanlış olan, görmek istediklerimdi.
Sende...
Aslında bir gün ölümün siyahında kaybolacağız.
Kahverenginin bir önemi yok.
O zaman bu satırları doldurarak boşa zaman mı harcıyorum?
Birileri okusun diye mi yazıyorum, yoksa kendimi okumak için mi
yazıyorum? Merkezin ben olduğuna...