Beni Sana küstürmek kendimin işi,
elimden geldiğince geliyorum peşinden,
elimde şiirden bozma sayfalar,
yüzüm Aşk’tan asık, kalbi yanmışta kırılmış,
kalmamış canımın içinde Oğuz’dan eser.
Karanlıkta bekler de...
Ve bir gün O’nu görürsünüz… kalbiniz yerinden çıkacakmış gibi atmaya başlar… anlarsınız… tanırsınız… Kalp Belası’nı bulmuştur.
Beni Sana küstürmek kendimin işi,
elimden geldiğince geliyorum peşinden,
elimde şiirden bozma sayfalar,
yüzüm Aşk’tan asık, kalbi yanmışta kırılmış,
kalmamış canımın içinde Oğuz’dan eser.
Karanlıkta bekler de...
Sana gitme de diyebilirdim,
ancak gururum buna izin vermez,
gitmek istedikten sonra ne diyebilirim?
Gitmeseydin,
yanımda olsaydın,
aklından gitme fikrini geçirseydin bile,
o zaman ben giderdim.
Öyle bir anlık...
Aşk’ı zamanla kıyaslama, o bile biter,
beni de diğerleriyle… onlar Sen varken bile gider,
ben Sen’sizlikten bile gitmem, Aşk öyle beter.
Martı Terbiyecisi’nde bekler Oğuz,
Yağmur Ağacı gövdesinde kazılı şiir...
Sen’siz ölüm bile zevksiz olur sanırım,
bunu sanan aklıma, aptallık Kul Aşk’ından kaynaklanır.
Kendimi sığındırdıkça Rabb’a, şeytan Aşk’ı aşılamakta,
nefsim de doydu Sana, Sen nefsimin çığlıklarındasın,
hiç...
Sen bende bir içim Su’ydun,
Oğuzhan, zaten Deniz’dir,
Ben, Aşk yüzünden muhtaç kaldım bir yudum Su’ya…
Dönüp, dolaşıp bana geleceksin sonunda,
biliyorum da, kirlenişin derinime çökecek,
ben saklayacağım her...
Sana asil kafiyelerden şiir, asıl işim Aşk’tır,
kalbim yanıktır, kafiyemin Aşk’la uyumu,
saçlarından alıp harfleri, yazıldı sarı sayfalara,
aldanma,
Aşk kalbimde havasız,
bundan küf tutmaz, öyle ilk gün ki gibi severim...
Sevgili yorulur da, Aşık yorulmaz,
Ruh kadar sabit, Sen kadar kararsız,
ne meraksızsın öyle Sen,
Aşığın dizeleri birbirine bağlarken,
ve başkaları buna ağlarken,
orada öylece bekliyorsun,
ne meraksızsın Sen öyle…
Sana gel...
Sen’i yazarken, kendimi kaybederim ben,
abartırım o yüzden kelimelerimi,
kaçırırım dozunu yine Aşk’ın, çünkü Aşığım.
Evim sessizdir benim,
duvarlar falan konuşmaz öyle,
biliyorlar,
sonsuza kadar konuşsalar da...
Aşk’ı değil de, Sen’i abartıyorum.
Anlıyorum sonra yine,
gerçekten ziyan ediyorum kendime,
gereksiz kafiye, haybeye.
Binlerce sözümü görür binlerce yüz,
güleni de vardır, üzüleni de.
Ben gerçeğim, gerçekten...
Aklıma eziyet ediyorum, biliyorum,
buraya anlatmasam Sen’i,
düşün sonra kafamın içini… Sonra utan.
Sen’sizliği anlatmak kolay,
önemli olan Sen’i anlatmak,
Sen’i yaşamak önemli olan, Sen’sizliği...
Sana ateş yüklü kafiyelerden kurarım,
bu cümlelerden binlercesini yazdım,
sonsuza kadar yazarım, deli-dolu Aşk’tayım…
Gel de, kurtar beni Sen’sizlikten,
bu izden ışık tutup gökyüzüne,
gözlerinin yeşiliyle aydınlat...
Binlerce güzel var etrafımda,
unutkanlık saçıyorlar,
bile bile kanmak istiyorum bu yalana
Dünya’lığa sığınsam ne yazar?
Bile bile dalıyorum rüyana, diğer adı hülya.
Ben Sen’i anlatırım da kimse...
Kalp Belası;
Aşk benim yakamı bırakmadıkça,
bırakmam yakasını.
İnat değil mi?
Vazgeçmem.
Keçinin ki inat mı?
Sen henüz Aşık Oğuz’u bilmiyorsun.
Keçi ölürse biter, ben ölsem de gitmem,
Ruh’um sonsuzluk...
Elimde bu şiirlerimden başka bir şey yok,
Ölüme kadar yolu var,
bir günde neden 24 saat var?
Oğuz da öyle derin anlamlı…
Neden Sen’de kaldı Sen’ce Aşk’ı?
Sen henüz kendini bile bilmezken,
ezberlemiştim ben...
Hoş mu geldin ne?
Bir hoş yüreğim, heyecanımdan titrer dişlerim,
karışır parmaklarım birbirine, yazamam.
Hiç uğraşma,
ben iflah olmam, yine de güzelliği var Râbb’in hikmetinden,
buna saygımdan oradasın zaten.
Binlerce...
Bana uzaklık falan sökmez,
Aşk zaman falan dinlemez,
bende dinlemiyorum artık,
Sen’i zamana değil,
zamanı Sana bırakıyorum.
İstediğin kadar oyalan,
ben artık oynamıyorum.
Eğlen dilediğince...
Sayfa benim,
şiir benim, Aşk benim,
gidip, gelirim,
hayat benim,
istediğimi severim…
Bana Sen’sizlikten başka hiçbir şey bırakmıyorsun ki.
Sen gidersen, benden bir şey kalmaz geri de,
Sen’sizlikle...
Sen gittikten sonra kesildi iştahım,
hâlâ açım,
çay yaptım kendime, sigaramda var,
ilhamda gelir birazdan,
yine Sen’i yazarız.
bir eksiksin şu an…
Yokluğun yüz karası,
utancımdan bakamıyorken...
Aşığım ya hani Sana,
kalbim Sana uydu ya hani,
uyuştu Ruh’um…
Öyledir,
güzelliğin Ruh’uma narkoz etkisidir,
gördüğüm gündür bitmeyen içkidir.
Şu sıralar ayrı bir ağır Sen’sizlik,
gönlüm Sana...
Defter yapraklarından çıkarıyorum hıncımı,
korkma korkma, vazgeçmedim,
kolay vazgeçmem değil, ben hiç vazgeçmem.
Zaman su gibi çalıp gençliğimden,
keyfiyle devam ederken Aşk ilinde,
dudağımda bir Aşk türküsü, bir...
Küs bile değiliz,
neden oradasın ki Sen?
Nedenini bilmediğimden,
sorgulamaya başladım her şeyi,
Aşk ne ki?
Aşk başlı başına Sen’sin gözümde,
sözümün özü, ilham yükü, ilham Aşk…
Aşk Sen’inle yüklü buluttan...
Gitmek kolaydır zaten,
zaten ne kolay değil ki sevmeyene,
ölmeyene ölüm basit gelir de,
Aşık olana zor tüm kelimeler…
Tüm bu kafiyeleri yazabilmek,
basit gibi gelir, bilirim,
evet, basit.
Aşığa zordur tüm kelimeler.
Ne...
Bir de Sen’in için güzel mi diye sorarlar,
Anlatılacak kadar basit olsan, unutulurdun çoktan…
Affet, bilmiyorlar.
İçleri boş adamlar, koştukları boş yollar,
Sen’sizlik sisindeyim, Aşk Gölgesi’nde,
ondan karanlık...
Giden Sen’sin,
buna rağmen, Sen’i haklı çıkarmak için,
Neden buradayım ki diye
kendimi haksız bulurum ben.
Ben yok muyum ben,
Sana deliler gibi Aşık…
Oğuz, Sen’sizlik terbiyesinde,
sefil...
Sen’in hiçbir zaman sahip olamayacağın kadar Aşığım ben,
böylesi Aşığa kurban olunur da, gelsen de kurban olsam Sana.
Yok olsam Sana,
Var olsan bana… Yokluk yok olsa,
Ten, madde rüyasıdır, Ruh ebedi,
günler şimdilerde...