Oğuz Aşk’ın karaya vurmuş naaşı,
Alev Alev kavururken güneş yeniden,
gözlerini açıp, yürüdü Aşk’a,
Aşk, Alev ya, ondandır.
Bundandır kelimelerin dirilişi,
kafiye sıraya dizilir, dize dize,
dize geldi yüreğimden...
Oğuz Aşk’ın karaya vurmuş naaşı,
Alev Alev kavururken güneş yeniden,
gözlerini açıp, yürüdü Aşk’a,
Aşk, Alev ya, ondandır.
Bundandır kelimelerin dirilişi,
kafiye sıraya dizilir, dize dize,
dize geldi yüreğimden...
Ölene kadar ömür, Aşk ömür sömürür,
geriye kalır bir kuru can, çıkmadıkça,
almadıkça ah dudaklarından, Aşk bitmez,
Aşk bitmez de, Aşık olana Aşık olunca.
Aşk’ı yüreğinde tutmak güçtür,
önünde çok çukur, uçkur...
Bildi Oğuz… Aşk’ın evi yangın yeri,
iskeleti odun bu ateşe, çıtırdar eti,
yandıkça asileşti, yüzü tutmaz,
yandıkça öğrendi, Aşk, ateşin evi.
Tek kiracısı Oğuz’ken zulme maruz,
haydut kesilir bildikçe Aşığı...
Selam’ın üzerime olsun Allah’ım…
Biliyorum, ben kendine sahip çıkan kullarından değilim.
Sen’i ne kadar tenzih etsem de, azdır.
Ben beceremem. Beceriksiz, istikrarsız, kararsız, hiçbir işte başaralı olamayan...
Harfleri icat eden,
Sen’i yazacağımı nereden bilebilirdi ki?
Öyle ya, bilseydi,
Sen’i anlatma zahmetinden kurtarırdı beni.
Dolaşır Ruh’umun sokaklarında yalnız,
çıplak ayakları dokunur ince tınılarla,
Kör...
Kararsızlık en kötü değersizlik, bilmem neden… bir nedeni yok, nedensiz. Kimi zaman hep nedensiz. Sırf buradayım diye, sırf her şeyi yapabiliyorum diye yapmam gerekmiyor her şeyi.
Ben ölümü biliyorum, onun rengini gördüm… siyah...
Ellerim de kaldı bir yığın sayfa,
atsan atılmaz, satsan satılmaz.
Aşk ya bu, nasıl kıymetli sözleri,
gözlerinden görebiliyorken yine.
Sözlerimden görebilirsin kendini,
Aşk’ın bile hayran olduğu gözlerine,
Oğuz nasıl...
Rabb’im… rahmetin, bereketin ve selamın üzerime olsun.
Oğuz kulun günah çuvalıdır. Günahlarını bağışla.
Sana mektup yazmakta ne saçmalıktır… biliyorum, Sen her şeyi, olmadan bilirsin, olacakları da öyle. İçimden Sana...
Sen’de ki yansımalarımdan bakıp kendime,
anlıyorum Aşk’ın yeniden nasıl dirildiğini,
Oğuzhan Deniz’dir, öyle dirildi Aşk’ta…
Boğulmuyorsun ne kadar derine insen de.
Zaman gerçekten iyileştirebiliyormuş tüm...
Aşığın hayali uyutmaz Aşık adamı…
Aşk adamı uyutmaz Aşıksa kalbi katranı,
eritir bildiğin ne kadar buz varsa sarkaçları…
Saçlarından sarkıyor elimi çatlatan soğukları.
İnanmadıkça, görmedikçe, öğrenmedikçe Aşk’ı,
ne...
Güzelliğinden dize geldi kelimelerim, kafiyeleştiler,
haybeye geçti bunca zaman seneler, sendelediler,
bende ki Sen’ler, öyle derindeler, ölümsüzlükteler,
öyle ya, kim vazgeçer ki ölümsüzlükten? Kıymet bilsen.
Hissiyatı bir...
Evet, evet… bana üzgünlüğün Martısı gerek,
ilmi boynuma ilmek edip, Aşk’tan asmak gerek,
yanmadıkça gönlü Aşk’tan, aklı ilimden gerek,
öğrenmedikçe Aşk’ı, öğrenmek neye gerek?
Oğuz anlatır da anlatır, gözyaşları...
Ruh’umun kaldırımlarını eziyor adımların,
anlamadan yüklediğin asılsız anlamların,
haydi avuçlarımdan kopar gül destelerini,
güfte sesim besteleri, aheste kafiyelerimi.
Gönül ışığı kapalı akılsız, başı...
Sonsuza dek Aşık kalamazsın,
Sen…
Sonsuz olana Aşık olmalısın.
Hamd O’nadır.
Aşk O’na.
#Yangın
Burası dünya, kim kaldı ki sonsuza?
İmtihanı ilmek edip nefis boynuna…
götürüyor sonsuzluğa, sevapla, günahla.
Tadacak dillerimiz, ateşi de, şarabı da.
Canın kadar canım, yanar canım,
kaynar kanım, Oğuz, deli...
Gözlerimin deryası. Aşk, Alev hüryası,
Dünyası Sen olmuş Oğuz’a feza azdır,
eza düşse boynuma incedir kıldan,
canım çıksa canımdan, yoluna azdır.
Kafiyesi yoktan sayılan Aşık Oğuz’dan,
şık kelimelerin elbisesi...
Aşk esareti başından def eden basiret,
Ruh’unu özgürleştiren Hâk yoluna katiyet,
şikayetin bundan nevi mersime, nimete,
hak edince tatsız kötek, isteyince mezhep.
Aşk’a boyun eğmemişsen, eğeceksin elbet,
Aşk’ı...
Aşk’ını, Ruh’umu koparırcasına al,
Aşk’ın kaynak-pınarı paranoyası,
ne varsa sair, Aşk’a dair Oğuz’dur.
Oğuz Kul’dur, yanar teni Alev’den.
Ne varsa şiire dair, Oğuz Aşk’a...
Gözlerimden uyku bir bir sökülür,
devrilir baş ucumdan hayallerim gerçeğe,
efsane kelimelerin efendisinden kafiyeye,
dökülen gözyaşlarıma kazadır ölümlülük.
Ölebileceğim kadar dünyadayım ya, haklıyım,
ölüm olmasa hayatın manisi...
Aşk önemlidir, önemsedikçe filizlenir,
Aşığın kelimeleri de öyledir, önemlidir.
Söylediklerin bir çırpıda can kulağımda,
sesim bir kulağında, yer etmez aklında…
Aşk’ı dinlemekte öyledir,
Aşk’ı dinledim de...
Aşk’a aziz kelimeler kurban ettim,
Aşk’a kurban olduğumdan kabahatim,
kaba kuvvet Aşk, saf güçten ibaret,
yenilmemişi bu yüzden yoktur, bilirim.
Yeniden dirilmek gibi sevmek yeniden,
yeniden görebilmek gibi yeniden...
Sonsuza kadar sürecek Aşk,
Ruh’umda öyledir, Ruh’undan beslenir,
Aşk’ı öyle süslemiş ki Yaradan,
saçlarından gözlerine meşktedir.
Muktedir, pekte iyi bilir Oğuz,
Muzaffer kalıp yeryüzüne,
ölümsüzlükte...
Koşuyor Ruh’um yokuş yukarı Aşk’a.
Hoş telaşa, gerisi temaşa getirir başta…
Aşk’la gel de Aşık utansın bir bakışla,
asla gitmeyecek yağız adı deli Oğuz.
Sızlıyor kafiyemin kelime kemikleri
huzursuz...
Aşk’ın başkasında sığıntı gibi,
sığmıyor kainata, yetmiyor gücüm,
yetersiz gözüm Sen’i görmeye,
Aşk başıma bela, gözüme feza.
Nedenini sorgulamakta nedensiz,
nasıl olsa Aşk bir sebep buluyor,
bir şekilde yüzüyor...
Bilmiyorsun, henüz küçüksün Sen,
Oğuz’u bilmiyorsun hiç… Kalbini mi
görüyorsun? Az sevdiğini sanıyorsun…
Sen bilmiyorsun, henüz küçüksün…
Eğer üşürsen sığın göğsüme,
Aşk’tan yanan sıcak yatağındır.
Gücünü senden...