Yazmak beni mutlu etmez,
etmeyecekte, artık gelsen de,
yazmaktan vazgeçmeyeceğim.
Sen’den nasıl vazgeçmiyorsam, Sen’sizlikten de vazgeçmem.
Bir an vazgeçsem, o an tekrar gidersin, Sen acımasızsın.
Sen...
Terbiyelendi asi Martı, vakti sık eleyip, inceden Aşk dokudu.
Zamanın tedavülden kalktığı tek yer, kalbimin Aşk dokusu.
Martı Terbiyecisi
Yazmak beni mutlu etmez,
etmeyecekte, artık gelsen de,
yazmaktan vazgeçmeyeceğim.
Sen’den nasıl vazgeçmiyorsam, Sen’sizlikten de vazgeçmem.
Bir an vazgeçsem, o an tekrar gidersin, Sen acımasızsın.
Sen...
Anladığın her şair sözü,
anlamıyorlar da şairini,
basit cümlelerden olsa Aşk’ın,
önce beni anlardı her şair,
Saire dair,
Aşk, boynuma giyotin, gittin gideli.
Kibirliyim değil mi?
Sen Kibriya’mın...
Ben; beş kişilik cenaze namazında ıslanmayan adam.
İzler ruhum kendimi saftan, Aşk’a başımı çarptığım an,
anlarım, beden hapsim bitti.
Ruh’uma izin verildiğince çıkarım,
seni izlemek isterim de, bundan utanırım.
Hiç işi...
Sen’sizlik, gezegenin sessizliği…
bir tek, Sen’sizlikten sesim çıkar,
yanımda olsan, seni dinlemekten konuşamam.
Sen dinlenmeden konuş, bir an bile uyuklamam.
Göğsümde uyuklaman da işime gelir hani…
Dünyanın, dev gaz...
Kağıtlar, kafiyelerimden banyodalar,
yıkıyorlar yüzlerini mürekkep ile,
tenleri esmerleşiyor, kalemimle.
Ben Sen’i yazmaktan yorulmam,
bu işten gocunmam da, yerim ateş dibidir.
Râbb’im beni bu işten vazgeçir...
Adım neden mi Oğuzhan?
7 harften oluştuğundan…
Gökkuşağında 7 renk olduğundan,
yeryüzünün dibine inen 7 kattan,
gökyüzüne çıkan 7 balkondan,
7 günlük haftadan,
7 tepeli bayatlamış İstanbul’dan,
müziğin 7...
Saçmalamak en kutsal mesleğimdir,
saçakların altında dolaşıp
Sen’sizlikten ölmek istemekte,
saçlarından ince bir sırattan düşmekte,
safsatadan ileriye gidemeyecekte,
saflığından Aşk oluverdin gönlüme.
Uzlaştım...
İki kaşımın ortasından,
sonsuzluğu görebileceğin kadar oy,
gözlerimde soyadımın eseri yaşlar,
Deniz Sana mavi gelir de, aslında yeşildir.
Yeşil’in tüm Aşk’ı, kahverengi gözlerimdedir,
Öğrenmeyeceksin, öğrenmekten...
Ellerim kurşun kalem izleri,
diz üstü çökmüşüm, sayfamın dibine,
gölgemin karanlığı yorar gözlerimi,
başka kimin aklına gelir Aşk’ını yazmak?
Başka gerçeğin olmadığından Aşığım,
Aşk’a yüreği yetmediğinden...
Kabahatim büyük, sana Aşığım…
Kaşığımda bir lokma aşım, iştahsızım,
başımda bir gram kalmış aklım,
Aşk kaybettirir ya, kazançsızım.
Ah Aşk’sızım, Aşk’sız kalanım,
gel de, birlikte yanalım…
Yanmak o kadar da kötü...
Yükseklerde gözüm, Sen’de,
Sen’sizlik bile teklikte en üst mertebe.
Seninle bir kaç kelime konuşmadıktan sonra,
evrende-ki her insanla konuşsam da boşuna.
Burası boş, orası da, yollar her yere gider de,
dünyadan çıkamaz...
Geç değil benim için vakit,
Sen gelmedikçe.
Geç değil, Sen uyanmıyorsun,
Ben gitmedikçe.
Geç değil, Ben hiç bir yere gitmem,
Sen çağırmadıkça,
Geç değil, Ben bağırmaktan bıkmadım,
Sen duymadıkça,
Geç değil, vaktimiz...
İyi halimi duyamazsın dudaklarımdan,
içimden gelir konuştuklarım da,
ilhamım, içimden gelenleri yazdıran,
kalemim bu yüzden iyilik yazmaz.
Oğuz, Sen’den başka Aşk’tan anlamaz,
bu yüzden Sen’den başkasını yazamaz...
Bilincimin en değerli yerindesin,
varlığından, bilincinde değiller değerinin,
buna benzer iki sözü yazan, olacak efendim.
Martı Terbiyecisi’nin;
Simitlerinde susam kafiyelerin,
Simit Aşk’tır, ben Sen’in...
Her Aşık, toprağa yem olacaktır,
gözlerimin toprak rengine yem olur aşıkların,
gözlerin bir tek bende, gerçekten anlamlıdır,
gerçekten, anlayamıyorum, anlayamadığına,
Aşk diye anlattıkları mı gözlerini boyadı?
Doğru, onlar...
Ben, Sen’i anlatamıyorum,
Sen, Ben’i anlayamıyorsun, olsun.
Aşk’tır hor görülmez.
Çok görünmüyorum da Aşk’ına çok görülürüm
ya hiç görmeseydim Sen’i,
kime Aşık olduğumu bile bilmeyecektim,
ya hiç...
İşi gücü şiir olmuş Sen’siz Adam’dan da korkulur.
Bilmez misin? Bilmezsin, bilsen, yanımda olurdun.
Korkutucu Aşk’ıma, Korkunç Güzelliğin sebep,
başka kimse sevdiğini bile söyleyemezken,
ben binlercesini...
İki kelimeyi bir araya getiremeyen aşığın,
beni bir de bu güldürür, gerisi üzüntüdür.
aşık dediğin adama, Sen’in Koca olacağın,
koca evrene ayıptır, ne büyüktür kaybın…
Sen bir uyan da, balığa da gideriz,
Aşk Çağ’ım...
Bir türlü açtırmaz şemsiyemi, tuşu,
o da kaçırttırmaz, sağanak yağmuru,
durunun güzelliğinde kusur mu olur?
Binlerce kusurumla istiyorum benim olmanı,
nereden biliyorsun duanın kabul olmayacağını?
Bu yüzden Aşığım sana, bir umuttur...
Neye yarar?
Yağmur yağarken uyursan,
yerdeki damlalar neye yarar?
Sen’sizlik, susuzluk gibi,
haydi, sustur artık beni,
gel de kana-kana içeyim,
gitme, kana bulanır ellerim.
San-ki bulanmamış...
Yüksekten uçar Martı,
sesimi duyunca alçalır,
Martı kadar yoksun gözümde.
Şimdi;
olsan bir dert, olmasan bin,
olmanı bir dertle kâr sanar aklım,
olmayışının derdi hep bin,
varlığının derdi, kıskançlık,
başlı başına 10...
Anlamadığın sözler yazar zihnim,
anlayabildiklerini de yazmıştı ellerim,
hiçbir şekilde anlamıyorsun ya beni,
bu yüzden değiştiriyorum kelimelerimin yerini.
Yine de yerin değişmedi.
Yerim, yerin yedi kat dibi, ateş...
Etrafımda aç kargalar,
Martı’lar ne savaş verir, bilemezsin.
Aşk’ımı korumak adına giderler ölüme,
önüme düşen, birlerce Yağmur Tanesi gibi.
Hep aksine gider yollarım, Aşk’ta Sen’de...
Bu Aşık olmakla ilgili. Böbürlenme,
iyi biri değilsin, iyi değilim gittiğinden beri.
Bunun Sen’inle alakası yok,
Sen olmasan da,
ben birine tutulacaktım böyle Aşk’la.
Başıma gelene bak, Sen’sizlik,
ne...
Ben, Sen’de-ki en büyük Aşk’ım.
Sen’den de büyüktür Aşk’ım.
Sen, Ben’de-ki ilhamsın, ahvansın.
Ahzanın, lahzaya küstüğü bu Aşk’ta,
sonsuzluk kadar uzaksın.
Kime ıraksın, Aşığına mı?
Sus...