Kategori

Martı Terbiyecisi

Terbiyelendi asi Martı, vakti sık eleyip, inceden Aşk dokudu.
Zamanın tedavülden kalktığı tek yer, kalbimin Aşk dokusu.
Martı Terbiyecisi

Zaman Dilimi

Sen’sizliğin zaman dilimi arasına sıkışmış dilim,
ne acı sözler vardır aslında, konuşabilse adına,
adın da kalmaz, ben yazmasam Sen’i kimse hatırlamaz.
Gurur mu duyuyorsun Sensizliğimden,
”gitmesem yazmazdı” mı...

Av Tüfeği

Ne misafiri?
Gönlümde Sen’den başkasına yer yoktur,
başka yâr yoktur bana, Oğuz bu yüzden saçma,
bu şiirlerim gibi,
Nasıl av tüfeğinden saçılıyorsa saçmalar,
öyle Aşk kaleminden saçmalıyorum sayfalarca.
Kendime geliyorum...

Söyleyebilirsiniz

Her haftanın, her günü, düşüncende çalışırım.
Düşün, ne kadar zengin oldum bu hayallerle…
Sen düşünmezsin, düşüncesizsin.
Gerçi afralar saçan Oğuz’a bak,
Yazıyorum da bunca sözü,
yanımda olsan, bir araya getiremem iki sözü...

Hiç Uyuyamazlar

Neden mi Aşk’ını yazıyorum?
Nasıl olsa, asla bitmiyor…
Sonsuzluk özlemimi gideriyor,
Sen’sizlik alevini hafifletiyor.
Aşk’ımın ateşi öyle sıcaktır-ki, Güneşi bile eritebilir,
amma beni bir gram zayıflatmaz...

Beni Aşkımla Bırak

Sen’i unutmalıyım,
zamana terbiyesizlik olur.
Martılar bile terbiye edilirken,
İnsan nasıl unutamaz?
Bel-ki de unutmaz. Unutma yaz,
Aşk; Unutamamak hastalığı.

Bana her gün yağmur yağar,
çamurlu...

Apartmanın Koridoru

Giderken tek bir söz bile etmedin ya,
nezaketinin cenazesini kıldık sonra.

Sonra düşündüm, Sen’i ben kadar düşünen olmadığını,
sonra düşünmeyenleri düşündüm, sonra hepsini unuttum.
Sen’den başka düşündüğüm...

Kendine

Bana gelmek için hiç çabalamıyorsun ya,
bütün iş yine bana kalıyor ama geliyorum.
Ölüme kadar gideceğim Dünya nefesi boyunca,
Aklım Sen’de, doyuncaya kadar Sen’sizliğe.
Gerçi bensizliğe alışmış gözlerine ölmek para etmez...

Taş Devri

Geldim-geldim merak etme.
Masal Çiçeği ektim Kaf Dağına, açmasını bekliyorum.
Bin yılda bir doğar derler, doğru, ilk eken de benim.

Sen’im içindi, çiyler buharlaştı derimde,
çiçeklerden güzel kokan tenine...

Aşk Solisti

Gözlerimin torbalarında saklı yağmurun damlaları,
Aklımda milyon tanenin satırları, hatırlatır Aşk’ı,
Sen Ruh sahnemin Aşk Solisti,
başkasını dinlememek için kapattırdım kalbimi.

Bahanesi Aşk’ındır, hiç...

Parlar da Parlar

İşte yine Aşık Şair Adamın;
Nasıl da yazar Sen’i, yazmamak için nedeni,
yanında olmandır…
Gönlüne dolmandır,
gözlerin ormandır, gözlerime gömülür güzelliğin,
dokunuşlarından yaşardı toprak rengi gözlerim.
Sen’i kim...

Aşığın İşi

Aşk dağıtır gözlerim, Aşık olurlar,
ben nasıl yanıyorsam, yananlarım var…
Yanacaklar…
Aşk yakmaksa, Aşığın işi yanmak,
gözlerin çakmak, Oğuz odununa kıvılcım,
Çam olduğundan bu büyük yangın…
Sen anlamazsın.

Anlamayana...

Kaş Yaparken

Dünya tiyatrosunda, herkes bir rolde,
ben rol yapmam Sana Aşık’lık perdesinde.
Piyesimdir bu şiirler…
Döpiyesinden inciler dökülür adımlarınla,
bu izden takip ederim yolunu,
Sen’i bulduğumda, bulduğum an vereceğim...

Neyine Yetmez

Üzülmeyin, üzülmekte para etmez…
Parasızlıkla bile üzülmektesiniz,
Aşk bedavadan yanmak, bundan olmasa,
zenginliğime zenginlik katardım.
Ve Sen, para kadarsın, bir o kadarda sahtesin.

Şükretmekteyim, bu halime bile,
halime...

Saklanmadım

Gelde utandır beni, gelde çürüt gururumun tezini,
tezinden gel-ki ölebilirim Sen yetişemeden…
Peşimden gelecek cesaretinde yoktur,
zaten Sen’de, Oğuz bu yüzden yoktur,
bu yüzden de Aşk yoktur Sen’de.

Sen’de...

Yeşil Bakış

Aşk harçlık girmeyen cebine fazlalık,
değer yüzünde üzüntü ahzanlık, vah zahir,
kanı dibinde yatan Oğuz’dan Aşık’lık.
Yok-yok, güçsüzlüğümü bahane eder Aşk’ta,
yüzsüzlüğümün adını da Aşk koydum.
Kirlettim bunca...

Dememiş miydin?

Kendini unutturmak için gider aşıklar,
Aşık unutmaz ya, unutulmaman ne değerli.
Değil mi?
Saçların, volkan dağlarına örgülü köprü,
söndürmek için bu volkanı yağman gerek,
kendini unutturmak için önce kötüleşmen gerek,
zaten...

Dört Kolluk

Hayâllerinden Sen görüyorum,
kelimelerden Sen örüyorum,
İnce-ince eleyip kafiyeleri,
sımsıkı Aşk dokuyorum.
Aşık oluyorum…

Okuyorum,
Onlarda yok mu bu ilham?
Aşk olmadığından olmayabilir mi?
Aşk olmayanda ilham nasıl...

Aşk Sinesi

Ruh’un yaşı var mıdır?
Aşk’ın nasıl olsun o halde…
Bu hâle düşeli, tatsız dilim,
o hâlâ, bulut serinliğinde,
hâlden hâle bürünür meyhane,
bâde’lerimin bardakları Aşk’tır,
sade Aşk meyletti de, içtim.

...

Asker Nizamı

Aşk’ı emanet ettiğim taş yüreğin,
en yeşilinden zümrüt görüntüsü,
kırıldığı gün, görüntüm üzüntü.

Kanmayacağın için bu Aşık görüntüme,
kanmayacağım Sen’sizliğe, sessizliğine.
Tepemde bulutlar, asker...

Hayal Gücü

Mesleğin katilliktir, Aşk, suç aletin,
bir benim tenimde kaldı parmak izlerin.

Yakayı ele verdin, göz hapsimdesin,
Aşk mahpushanesinde.
Adam yaralandı da, sağım hala, kalbim felçli,
Oğuz, Yağmur...

Zatürre

Aklımda sürekli kafiyeler,
Aşk rüzgârımdan, zatürreler,
Zât’ımın yansısı Martı,
kanatları parça-parça.

Başımdan aşağı, Aşk’a bula,
boğazıma kadar battım zaten Aşk’a,
daha fazlası ne öldürür, ne güldürür...

Oğuz’a Çarparsın

Ben mutluluğuna garantiyim de,
Sen, mutsuzluğuma, umutsuzluğuma, yalnızlığıma.

Kim demiş gerçekte-ki Aşık’lar kavuştu diye?
Mutlu sonla biten hikâyelerin aşıkları, hurafe.
Aşk’ın nihayetinde...

Terzi Ustalığı

Sen’sizlik, eskidikçe değerlenir,
eskiler ne güzeldi, ne şiirler eskidi.
Kalbim Aşk’ından yıprandı,
kırıştı yüzümün çarşafı, kirpiklerimde asılı yine de Aşk’ının,
tertemiz çamaşırları.
Terzi ustalığında kesip...

Narinim

Terbiyelendi asi Martı, Vakti Sık eleyip, inceden Aşk dokudu.
Zamanın tedavülden kalktığı tek yer, kalbimin Aşk dokusu.
Aşk kalbime, pamuk ellerinden öyle bir dokundu ki
o dokunuşun, Oğuz’a yok oluş demekti, boşuna yanmıyorum demek...

Amadeyim

Daha hiçbir şey okumadı gözlerin,
ömrümün yettiğince var kafiyelerim,
gelir de o gün Azrail emrini alıp,
ölüme de amadeyim, Aşk’ımı var edene.
Şükürler olsun-ki var etti de kulluk şerefine,
Ruh’umdan çalıp Nefs’im...