Yazar#OD

Tüm bunları benden geriye bir şeyler bırakmak için değil, Sen'den bir şeyler kalması için yazdım.

Yüreğine Yağmur Yağan

Sıradan bir Aşk değil benim ki,
yüreğine Yağmur yağan adamın hikâyesi,
ne acıklıdır kafiyesi.
Yine acıktı iştahım Sana,
Sen’sizlik yüzünden kesildi.
Sonra yine bitti, yüzümün yarısı kara,
Aşk yüz karası da, yürek...

Üç Öğün

Gözlerime törpü güzelliğin,
ömrü kadar Oğuz’dan, kafiye örgü,
günü ömrün kadar yaşar gündüzü,
bu döngü de haketmiyor bir güzü,
en üzgünü benim terk ettiklerinin.
Güzü yaşadım da kışta uyandım,
uyuyamıyorum şimdi...

Hemen Bitmem

Ölümden bir saniye bile kaçamazken,
Aşk’ımdan gittiğini mi sanıyorsun Sen?
Aşk’a galip gelen bir Âli, başka ne bâki?
Bekâ hazretlerimin secdesi kıblemdir.
Aşk yolumun imtihanı.

Aşk’ından öleceğim de,
bu...

Aynı Naziklikle

Can yakıyor Sen’sizlik,
Ruh erir mi?
Ruh eritiyor Sen’sizlik,
eriyorum geçmiş günahlardan,
bitiyorum yokluğundan.

Hissiyatımın masivayı bilmesi,
hiç hafiflemesin Aşk’ının ağırlığı,
canımın dargınlığı...

Yorulacaksınız

Onlar Aşk’ın kitabını yazıyorlar,
ben Sen’i…
Haliyle, bir şiirim ediyor binlercesi.
Hızlı geçiyor zaman Sen’de,
sevdiklerinde de,
bu koşuşturmadan yorulacaksınız,
ardınızdan geliyorum da,
yanınızdan...

Kafiyesi

Derin anlam saçan dudaklarımın has kafiyesi,
baş koyulmuş Aşk yolunun, ben, has efendisi.
Yok Aşk’ımın terbiyesi, yok şiirimin bahanesi,
Oğuz Aşk’ının aç, uykusuz çalışan ziraat işçisi.

Tarla tapan yalan gözlerinse...

Yok

İstediğin kafiye olsun, kurayım,
istediğin yol olsun, baş koyayım,
Aşığa semeri ağır gelmez,
dünya benden mutlu değil yine de,
kimsesi yokken eş değer de,
eşine rastlanmaz, hak sanmam.

Bilgisizliğime bakıyorum da, bilgimin...

Can Tatlısı

Aşk’tan ölmek o kadar zor ki,
bir ömür sürüyor, süründürüyor.

Eğer kızım olursa,
sırf Sen’i hatırlatsın diye adı yağmur olur.
Başka bir Oğuz’a Aşk olur…

Gözlerin Aşk dağıtır...

Kutsal

Onlar,
ruhlarını bölüşüyorlar Aşk’larından sıyırıp,
başka tenlerle mutlu oluyorlar…
Paylaşıyorsun onlarla yine ruhunu,
Ruh’umu avutuyorum Aşk’ımın büyüklüğünü bilmediğinden,
dilin yanmadıkça Aşk’tan.

...

Ebedi Olan

72 kilo kadar bedenimin ağırlığı,
içinde tonlarca güneş gibi Aşk,
sıcak, yangın…

Hiç olmasan da, bende varsın…
Edebi mi sanıyorsun anlattıklarımı?
Ebedi olan Aşk’tan gelir yazdıklarım,
biliyorum, edepsizlik bu...

Ölenlerimiz

İhtiyarlığımın gönlüne çökmüş gençliği gibi,
pişman olacağım yine,
Sen’siz geçen her günden.

Sen’i ne kadar anlatabilirler?
Ben sonsuza kadar denerim,
ve bilirsin, ben anlatırım…
Sen’i ne kadar...

Çocukluğuna Gidelim

Tut elimden,
çocukluğuna gidelim,
4’ten 1’i çıkar yine, yine 4 de sonra,
ben yine gık etmem.

Ses mi vardır o an sesinden başka?
Hiç mi avutmadı gönlünü Oğuz?
Bunun hatırına gelinir de, ne gitme...

Öyle Cani

Şu Sen’sizliğim var ya,
başka herkesten fevkalâde,
ne var yeryüzünde,
ne var sanki gökyüzünde?
Cennetime götürebileceğim günahlarımdan,
Aşk’ta öyledir, adamı kambur ederde anlamazsın.

Aşk’ın...

Gözü Körün

Aşk’ın uyutmayan sızısı,
can yakıcı,
hâr edici, hâr-ı da getirsen ben gitmem,
bile bile elimi taşın altından çekmem.
Aşk’ına beni denk tutacak kişi hangi delidir?
Od zaten Oğuzhan Deniz’dir,
yürek...

Kelimelerden Çukur

Beni, Sen’sizliğimden tanıyorlar,
ne kötü bir unvan,
Sen’i yazdığımdan bilginim ben,
yine de bildiklerimle gelemem Sana.
Acı bana, şiirlerime aldan bari,
kandır kendini…

Şiir, beni Sana bağlayan...

Ruhsuzlaştı

Sen’i unutabilmeyi de ümit ediyorum,
gelmeni beklemek gibi.
Farkında değilim kendimin,
Sen’i düşünürken, nefes almıyor gibiyim,
işte böyle acı çektiriyor Sen’sizlik.
Sen sevin…

Kalbin belası, düşmana...

Yüreği Sökülesi

Anlayabilmekle orantılı can acısı,
aramızdaki mesafe ne kadar uzunsa, o kadar anlamlı,
yolların bir anlamı yok oysa, onlar sabit,
benim yüreğim heyecanlı,
ayaklarımı titretir Sana kavuşma hülyası,
bu kadar uzaklık...

Ateş Pahası

Neden inanmazsın bilmem,
Aşığın Sana onca kelime ile hürmet eder,
Sen gülümsedikçe, gülümser.
Terk etmek üzere mi gelmiştin?
Ayrıca;
Hiç mi sevmemiştin beni?
Yani giderken hiçbir şey söylenmeyecek kadar,
demek bu...

Bilmem Nedendir

Sevgilim,
şiir ne güzel yakışıyor Sana,
ne de güzel yazılıyor Sana…
Oysa Güneş toka olsa saçlarına,
saçlarından çalıntı bir Güneş’le yanıyorum Aşk ortasında,
varımla yoğumla, körlüğümle...

Hayalsizleştiriyorsun

Tek doğrum Sen’ken,
Sen beni, Sen’sizleştiriyorsun,
Anlamsızlaştırıyorsun…
Doğruların da tadı kalmadı…
Bilmiyorsun, Aşk yaktıkça güçlendirir.
Şimdi Sen’i böyle ölesiye seviyorum ya,
artık kimseyi sevemem...

Hiç Kimsesiz

Yavaş yavaş çıkarıyorum Ruh’umu üzerimden,
bu en güzelinden beklemekti Sen’i, bitmedi,

henüz bitmeyecek ve bitmeyecek bir Aşk bendeki,
ama ben bitebilirim. Her an gidebilirim…
bırak benden başka her şeyi...

Kurşun Asker

Sen’in hiçbir zaman sahip olamayacağın kadar Aşığım ben,
böylesi Aşığa kurban olunur da, gelsen de kurban olsam Sana.

Yok olsam Sana,
Var olsan bana… Yokluk yok olsa,
Ten, madde rüyasıdır, Ruh ebedi,
günler şimdilerde...

Giden Sensin

Giden Sen’sin,
buna rağmen, Sen’i haklı çıkarmak için,
Neden buradayım ki diye
kendimi haksız bulurum ben.

Ben yok muyum ben,
Sana deliler gibi Aşık…

Oğuz, Sen’sizlik terbiyesinde,
sefil...

Affet, Bilmiyorlar

Bir de Sen’in için güzel mi diye sorarlar,
Anlatılacak kadar basit olsan, unutulurdun çoktan…
Affet, bilmiyorlar.
İçleri boş adamlar, koştukları boş yollar,
Sen’sizlik sisindeyim, Aşk Gölgesi’nde,
ondan karanlık...

Ben Yok muyum?

Gitmek kolaydır zaten,
zaten ne kolay değil ki sevmeyene,
ölmeyene ölüm basit gelir de,
Aşık olana zor tüm kelimeler…

Tüm bu kafiyeleri yazabilmek,
basit gibi gelir, bilirim,
evet, basit.
Aşığa zordur tüm kelimeler.
Ne...