Küçükken, güneş benimle yürür sanırdım da,
o an olurdun yanımda, meğer sana saygıdan,
meğer ay ışık almak için yürürmüş ardımızdan.
Hakları var, beddualarından ayrı kaldık şimdi.
Oyunlarımızı hatırlıyorum şimdi, baş rolde...
Küçükken, güneş benimle yürür sanırdım da,
o an olurdun yanımda, meğer sana saygıdan,
meğer ay ışık almak için yürürmüş ardımızdan.
Hakları var, beddualarından ayrı kaldık şimdi.
Oyunlarımızı hatırlıyorum şimdi, baş rolde...
Ne çok günahım var ama yaşım genç,
Rabbim ben sana kaldım çok geç…
ama ne çok affedilesim var, bilsen,
tüylerim diken diken isyanda, anla.
Allah’ım canım kelebek gibi bir hafta,
bir öğle uykusu kadar kaldım...
Kutup Korsan Martısı, sağ omuzun bekçisi oldu,
aynı zaman da Aşk’ın körlüğüne klavuzluk yapar…
Sonra unutup tüm Martı’ları, sana döndüm yüzümü,
yüzüm yolundan yandığı için, hala kırmızı renktedir.
Güneşe her...
Gözüm çift görür her çifti,
her şeyi çift yarattığından,
benim dört görüşüm sarhoşluktan,
dünya uykusundan, masivadan…
Ama ben seni Tek görür, bilirim,
gözlerime hakikati gördürürsün,
bilirim… bilirim Rabb’im...
Şiirin vakti azaldı, Oğuz ufaktan görünen yolcu,
Aşk parladığı için tenim, derim ışık satar güneşe,
karanlıktaydı Martı topluluğu, Aşk Gölgesi içinde,
İçlerinde ilhamı bekleyen Aşk’ları, bulut oldular…
Bir tutma beni...
Allah’ım, verdiklerine şükürler olsun.
Vermediklerine de şükürler olsun.
Her ikisi de benim nasibimdir,
her ikisinin de hayrı benimdir.
Bilirim ki ne eylersen güzel eylersin,
aklımın günahlarını temizlersin,
beni...
Yürümeyi nasıl öğrendin? Cevapsız mı kalacaksın?
Sana nasıl mı Aşık oldum? Yürüyordum ağır-ağır,
o an, ilk defa tutulmuştu güneş benim için seninle,
sesinle, peşinden intihar etmişti tüm kuşlar işitince.
İklimi daima Aşk olan...
Dünya değil, insanlar kirli,
kokuyor nefisleri kirli-kirli,
soluyorum bu pis kokuyu,
üstüm başım günahla kirli.
Beni temizle Allah’ım,
Sana gelirken tertemiz olayım,
Sana temiz gelebilenlerden olayım,
Sen’i...
Bulamam bu vakti bir daha, sende biliyorsun.
Bulamazsın, gidersem, ben gibi sırf Aşık’ta,
bildiğinden döndü gözlerin, yeşilliği kirlettin,
sırf hatrı var diye gözlerinin, şairleri katlettim.
Sırf, başka kimselerin gözleri...
Ya kaybedersem sınavı,
ya kaybedersem Sen’i…
Sen kaybettirme Allah’ım,
Sen sesimi işitirsin, bilirim.
Sen her şeyi işitirsin Allah’ım,
yüreğimin pişmanlığını işitirsin.
O halde beni affet...
De-ki, Dememiştir kimse Sana sâhih Aşk Sözü,
Özü neyse Oğuz’un, O’nun’dur İlham gücü.
Öyleyse, nedir O’ndan uzak dururcasına Aşık’lık,
safsatalık kalır O’nun yanında, ben O’nun kuluyum.
...
Allah’ım, ben dünya kokarım,
şu mezalimin içindeyim,
dışımda bir sahte görüntü,
görüyorum bir kör gibi…
Gözlerim gördü, kulaklarım işitti.
Dilim konuştu, yalanı-gerçeği…
Ellerim temize-kirliye...
Yan, yanmak güzeldir, renklerin abisi Siyah,
sevgilisi Yeşil’dir, Mavi üzüntümün nedeni,
Beyaz’la kırışır tenin, Ruh terimin helali Aşk
ve Siyah’tan daha asil değildir Sarı’nın güneşi.
Gökkuşağı renklerinde...
Allah’ım, beni affet,
hep benimle gaflet.
Bir an gitmez başımdan,
bir ah etmem günahtan.
Doyar etim, doyar karnım,
nefsim doymaz, kulağım duymaz,
Sen’ki OL’duransın, oldur,
Sen gönlümü Sen’inle...
Şükür, milyon satırın altında adım olduğundan,
tüm boş vakitleri sana harcıyorumda, cahilliktir.
Fani’lik görevine büründüğünden beri Ruh elbisem,
ölümle uyanacağım vakte hediyedir Aşk ellerinden.
Bu ne cimriliktir bilmem...
Şimdi yüzüm yok hiçbir nimetine,
Sen ne gönlü zengin yaratansın,
Haşa der dilim, başka yaratan yoktur,
ilme ne fakirim, günaha ne zengin.
Rabb’im, beni sevap zengini...
Yutma vakti geldi, ucuz güneşler korosu aşıklarının sesi,
uyutma vakti geldi, Aşk, faiş fiyatı satılan pazar bölgesi,
lâkin beni orada göremezsin hiç, canıma eş değerdir Aşk,
lâkin aynanda benden başkasını göremezsin hiç. Aşığım.
...
Çağırıyor günah,
bağırıyor Şeytan adeta,
Oğuz buna koşar dörtnala,
kırılsa da ayakları koşmasa.
YaRabb, beni esirge, gözet,
ya gidersem gayya kuyusuna,
ne tat kalır...
Yokluğunla baş edebilecek başka kimsen yoktur,
buna rağmen yürüyorum ya Martı Terbiyecisine,
dileklerimden bir yol amaçla geliyor aklım dize,
yoluyorum her sakalımı, saklıyorum sonsuz Aşk’ı.
Bunalımın merceği Aşk’tır...
Gördü gözüm kainatını, bu şevktir,
bana Sen’den gelecek her şey zevktir,
boyumdan büyük yine sözlerim,
imtihanımı hafiflet de geleyim.
YaRabb, Oğuz Kul’un...
”Sensizlik ölümden beterdir herhalde” derdi dilin isteksizce,
dilim gizlerdi gideceğini bilen zihnimin zoruyla ve sessizce,
Sensizlikte bırakıp, arkanı dönmeden yürüyen ayaklarının,
vicdanından çok çıkıyordu topuk sesleri...
Bak şu densiz Oğuz’a,
Rabb’ten gelmiş ilme yüz çevirmiş.
Bu kadar gelmişken dönmek iblisliktir,
YaRabb, Ben’i Sana gelen yoldan döndürme.
YaRabb, kulaklarım...
Aç gözlerini Oğuz, körlüğün nedeni, gözkapakların,
kapıların yüzüne kapandığı Dünya denen Aşk Evi,
telvesi boğazıma yapışan Yeşil Gözlerin Hatırlı kahvesi,
gözkapaklarımın acısı, ıslak kirpiklerimin, kirpi dikeni.
Çakmağımın...
Rabb’im, bilirsin içimdeki Sen’i.
Sana gelmek için çevrilmiş her yol günah,
ben bundan kaçtıkça dolanır ayaklarıma,
sevap olsa evim, atar mıyım bir adım?
Şiirimin vakti azaldı, bir yığın Martı, kendini astı,
sonsuzluk cereyanında kalan ölümsüz ciğer hastası,
demin öksürüklerinden kan kustu yeryüzüne,
Kan Yağmur’u Şemsiyesi’nden, Çam Oğuz Ateşine.
Gönlünce yaşa hayatı...