Çoğum günah, azım sevap, kalanım toprak…
Ne doyulmaz bir uyku dünya, günahı ne bitmez,
O bitmedikçe, biter nasibim… Ne nasipsizim, kalpsiz gözü kör hadsizim, dünya uykulu densizim…
Ne ağır...
Çoğum günah, azım sevap, kalanım toprak…
Ne doyulmaz bir uyku dünya, günahı ne bitmez,
O bitmedikçe, biter nasibim… Ne nasipsizim, kalpsiz gözü kör hadsizim, dünya uykulu densizim…
Ne ağır...
Üzüntü gölgeleri, beni sana emanet etti Aşk,
emanetin canı az olur derlerde, inanma sen,
ben sağım hala, çıkmamış canımın umudundan,
kovuğundan bir ton şiir çıkacak adamda benim.
Gagasıyla demir yontan dev kanatlı...
En sevdiğim manzara,
Bir martı kanadında rüzgarım,
Bir o kadar varım,
Beden geri kalanım,
Ruhtan başka yok sığınağım…
Yeryüzünün günahkar kavminden,
Nefsine uyup...
Ben karamsar bir adamım, mutluluk yakışmaz bana.
Karın tokluğuna, mutlu edene kadar kalırım yanında.
Bana mutsuzluktan bahsetme, sürekli yanımdadır,
sürekli yazasım var da seni, başka herkes kıskanır.
Ben karamsar bir adamım...
İçim dışım Aşk,
istiyorum bir an önce gelmeyi,
bilirsin ne hatalarım var,
beni affetmeni niyaz ederim.
Başka ne gelir elimden,
kimin eli kuvvetlidir Kudret Elinden?
Ben...
Yük binmiş omuzlarım ter efendisi,
tez ekmek helali, anlamak güçtür.
Anlatmak güçtür, kimine gülünçtür.
Sen’den bana gelen her şeye şükür.
İyiye de şükür, kötüye...
Onların aşkları, palavra kafiyelerden ibaret,
yine de istiyorsan, ibret almalılar benden,
itibarı da yerle bir eden bir Aşk’tır kalbimde-ki,
iftirası ne kadar çoksa onların, o kadar iftiharın.
Haydi, intiharın eşiğine de...
Kırkında paklanır aklın, yerindeyse,
çığırından çıkan günah fermanındır,
kırk katır çekemiyorken, senin gücün yetmez.
Sen ne kadar da çabalasan şükrün yetmez.
Azdır...
Hakka, hukuka uygun değil vaziyetim,
eziyetim gökyüzü esaretinde-ki martıya,
hangi kefeye koyarsan koy beni tartında,
yine de tüm Aşık’lara ağır basar Sen Aşk’ım.
Bu yüzden hakla, hukukla işim olmadı hiç,
sana...
Yangına kulluktur bu,
OD ile pişene ne âlâ,
hala Efendiden kaçak,
Dünya gibi Alem emrinde oysa.
Duysa kulaklarım da işitsem Sesini.
O an Ses’te Candır canıma, ruhuma...
Bir değil bilmediğin, iki değil,
bir kaç bilinenle, bilinmeyenin de Efendisine
kafa tutmak ettiğin.
Bilmiyorsun madem, nedir bu bilgiçliğin?
İnsan öyledir, bir var ve bir...
Sensizliğimin bir sana bir de bensizlere vardır faydası,
benden başka herkes sana Aşık’lıkta benizsizlik hastası,
güneş kalbimde olduğundan, yüzüm kızıl-kahverengi,
burası Aşk Gölgesi, her sapağın adı, Yağmur Caddesi.
...
Kısmet her marifetin öncesi,
öncesizlik Rabb’a ait, Arif-Marifete tabii.
Tabi isyan eder insan hitabet nefsi,
Levh-i Mahfuz’da yazılı her sebebi.
Kötürüm olmuş...
Aşk hesabı bilmez, nerede duracağını da,
göğsümün altında yatar ateşin kaynağı da,
sakal yeleli yüzümün Aşk görüntüsü sensin,
küflenmiş aşıklardan en tazesi yine benim.
Alışık olmadığından mı, Aşık olmadığından mı,
bakamıyorsun...
Senden gelir hüzün, bir çok üzüntü rızkım,
ihanet etmem ben, yine de yüz çevirmem,
zaten ne çok hayal birikti, ayırt edemem,
sen sanarda sararsam kollarıma, acı bana.
Başımın derdi kaburgalarımın altında yatanla,
yaşımın derdi...
Uykusu ağır Oğuz’dan Dünya hali,
tembellikten nasipsiz çenesi,
gönlü Hâk’tan ataletli, adaletsiz.
Yıkıntı birikintisi, yürek çöplüğü…
Dünya hayatı hevesleri, kim kaldı ki baki?
Nefislerinin açlığından kokmuş...
Ve yine, tüm Dünya aşıkları, sonsuza dek yanında olsa,
kimsenin umurunda değildir bir tek saç telinin ağırlığı,
bu ağırlığın acı veren tadını bildiğim için müptelayım,
bir o kadar da küstahım, Aşk’ınadır maymun iştahım.
...
Yok’tan, Var’lığa ermiş Nefesin,
Nefsin emri kadar Dünya sana yâr.
Oysa, duyan kulakların,
gören gözlerin,
aynı derinin altından çıkan saçın ve tırnakların,
bir ölçü ile atan kalbinin hakkı için…
Bunca...
Seni sevmek ve ya sevmemek, ikisinin de nedeni yok,
öyle-ki, dünya bizim için dönmeyecekti ekseninde,
yerimde olsan trilyonda bir ihtimalle severdin kendini,
iyi-ki sen değilim, o an ölebilirdim sana olan Aşık’lıkta.
Sana...
Samimiyet, İslamiyet, Hâk’tan yüz çevirip sevinen,
isim desen yok, cisim desen yok.
Yanacak olan Oğuz’dan bunca kelime,
af dileyip duruyor, kabul olur-olmaz, bilmiyor.
Biliyorum, bilmediğim ne çok şey var.
...
Uyan, doğa uyandı yokluk evreninden uyanmış Güneşle,
bir Hürmet adına yaratıldık, bu Aşk’ımı yarattı, şükürler.
Aşık’lık adına yazdırdı, şükür. Bu sana olan bolluktur,
başka herkes nasıl nasipsiz Aşk Gölgesi’nden...
Sadık Kul’un Ruh’u, doymadı Nur’a,
doysa yazar mı kalem? Çeker mi elem?
Kalp yangınım büyüdü.
Rabb’im, başımdaki bu düşünceni ikiye katla,
Rabb’im, kalbimdeki bu Aşk’ını, sonsuza katla.
Kalp...
Şiir’in vakti azaldı, kızmaktasın, ben yazmaktayım,
Senin için söz Deniz’iyim, bu Derya’da boğulmamak,
zaten ölmüşlerin işiyken, ben inatla kulaç atmaktayım,
eğer ölürsem, Aşk’ından bir zerrem gitmiş demektir.
...
Ruh’un intiharı olmaz,
şirk başka.
İşim Aşk’ta, doğruyu gösteren Allah’tan gelir,
kalbim Aşk’ı bilir.
Nereden mi bilir? Zaten Ruh öyle giydirilir.
Utanç bilirim,
nereden gelir?
Fıtrata öyle...
Ateşime esemez Rüzgar’ın, inat etme Aşk’ıma,
saflığından patladı sıcak delisi volkan dağı da,
bu dağları omuzunda taşıyan Oğuz’dan kaçış,
tüm Aşık’lar evreninin bariz en budala suçudur.
Klişeleşti sözler...