Ne işe yarıyorlar,
tüm bu sayfalar?
Sensizlik idamımda karalanıyorlar,
sonra bir köşeye atılıp,
küfleniyorlar,
benimle birlikte eskiyorlar,
suçsuzlar.
Ben sana sahiden aşığım,
görmüyor musun?
Saniyeler birbirini...
O gittiğinde, karanlığa gömülür bütün hayatınız… aslında dünyanın ışıklarını kimse kapatmamıştır. Aşk Gölgesi düşmüştür üzerinize.
(365 Şiir 6 Satır)
Ne işe yarıyorlar,
tüm bu sayfalar?
Sensizlik idamımda karalanıyorlar,
sonra bir köşeye atılıp,
küfleniyorlar,
benimle birlikte eskiyorlar,
suçsuzlar.
Ben sana sahiden aşığım,
görmüyor musun?
Saniyeler birbirini...
Yerimi bilmediğim için yanıyor canım,
ve katilleşmemem için yerimde duruyor,
sana bakan herkesi öldürürüm de,
dünya da kimse kalmayana kadar sürer.
Sonsuza dek sürecek bir aşkın sözleri,
basit olabilir mi-ki?
Ama sen...
Gün,
ne zorluklarla doğuyor aslında,
Aslı’ya bak,
yanımda duruyor da,
bilmiyor halimi,
halimi bilecek yok,
oklarına kalkandır göğsüm,
aşk çeliği.
Deliliği bir kenara bırakıp, akıllansam,
sende bir dakika vakit...
Utangaçlığı taklit edip kandırdın aklımı,
ne safmış yüreğim,
içsen ölür mey sanırsın,
içmeyle kanamayacaklar aşkı servis etsem,
ıstırapta burada devreye giriyor zaten…
Bir sabah,
açtım gözlerimi,
yoktun,
ben...
Senden önümü göremiyorum,
körüm,
dört bir yandan esen rüzgar,
anlayamam sen nereden esersin böyle,
güzelliğinden şükrediyorum havaya…
Bin türlü ah var içimde,
yine de birini...
Zaman kısa,
kısalan aklım,
uzamış boyum,
dökülüyor aşk damlaları gökyüzümden,
sağanak yağışından anlarım sinirliliğini,
sevgimi anlatabilecek bir halim bile yok.
Öyle çaresiz,
öyle sensizim-ki,
yok...
Berbat bir yuva odamın lakabı,
yeniden,
Bedbin’den medet umup,
aşkına uyarım,
kötü bir arkadaş gibi,
kurtulamam suçlardan,
işte bu yüzden bir aşk arkadaşlığından.
Zora gelemezdi Oğuz,
şimdi ne...
Senden bir sur yaptım,
nefessizlik ortasında herkes,
ölüyorlar,
ben tüm nefesimi sana harcıyorum,
nefessiz kalmak sensiz kalmaktan önemli değil.
Gülümse üzüntü yüklü yüzüme,
güleyim,
bir kez daha,
bir şans ver demek...
Küçülüyorum gözlerde,
kimsesizlikten,
arkadaşlarım utanıyorlar benden.
Benden başka bir ben var, hayal dolu senden,
senden utanıyorum, sensizliğinle gezinirken.
Bu hakkım olandan fazla değilmiş...
Umurumda değilsin artık,
gözlerin de,
bakıp arıyorsun aynı ışıkları yeniden,
bir çıkış yolu bulup gönlümden,
kaçacaksın,
buna izin vermediğim için pişmanım.
Elimden gelse vazgeçerdim,
vazgeçemiyorum,
utanmıyorum sen...
Beni nasıl anlatırdın?
Onlar güler miydi?
Belki de bu yüzden gittin,
terk ettin beni,
ben komiktim,
sinirli yüzümle iticiydim,
ağır benliğimden tonlarca aşka bakıp,
ağla.
Bir ağaca yaslanıp gölgesinde...
Anlat bana,
katlan bana hayatınca,
hayatım boyunca bakarım gözlerine,
işte bunun tadını aldığında da ölürsün,
ölmene razı değil gönlüm,
ölürüm.
Ölmemi istemezsin,
aziz kalbin karışır,
beni idam etseler taşar gözlerin...
‘Nasıl olur?’ diye sorma,
bilmiyorum,
bir yolunu bulup sana aşık olmanın,
her gün yeniden,
bir şekilde aşka uyanış,
yalnızlığım sonsuz platonik platosu.
Bu Bed’in...
İstemediğim halde kandığım Şeytandır,
bundan kurtuluşum Hz. Allah’tır,
Şükür.
Senin için kendimi bilinçli kandırıp,
hayaline daldırırım da,
uyanamam bir gün.
Dünyada kalan tek sen olursun,
anlamazlar,
aşkımı...
Biraz daha hissiyatlı,
azıcık ihtiyar,
aşk başımdan aşılalı Veysel çalıntısı,
aşk yüzünden aşınası yüzümden bakıp,
ibret alır el-alem,
aşkından habersizler.
Ve bana küfredenler,
densizler,
bilmezler,
bu aşkı öyle...
Hastalıklı bir düşüncenin içindeyim,
iyileştir beni,
beni bir tek sen iyileştirirsin,
tir-tir titrerim,
ulaşmasa da uzattığım ellerim,
uzatmaktan vazgeçmedim,
yorulmadım,
bana güç veren...
Aşk tarlamın korkuluğu sensin,
öyle hayallerden güzelleşip,
izletirsin,
hayal olduğun için dokunulmazsın
ve bu yüzden dokunmaktan korkutursun.
Sen olmasan,
dua edecek aşk kalbime,
kalbimde aşıklar can...
Şımarık,
kırık kalbinden şelaleler dökülür,
bu kırıklığı yamamak için feda ettim aşkı,
kıymet bilmeyip yine dökülecek çatlağından,
gönlümde-ki ezilmenin boşluğundan.
Ve aşkın gönlümün bolluğundan,
bu bolluk...
Basitçe karşımdasın,
içi muamma bakışların,
aldırış etmeden başkasına,
gelmeni dilerim,
aşkına fesatlığımdan zayıfladı bedenim,
gözlerim aşksızlığından fersizleşti.
Gelsen yeniden yeşillenecek gözlerim,
kahverenginden...
Akşamın gürültüsü
gündüzün baş ağrısı,
gözağrısı dedikleri için,
gözleri körleşir,
seni görmeden, gerçekten görebilen de kim?
Benden başka ruhunu görebilen de kim?
Aşkın gözlerinde sancısın,
benden...
Gel de dirilsin yeniden el-Alem,
bilirsin-ki senin yüzünden şereflendim,
yüzümden düşenlere aldırma,
saçımda-ki beyazlar sen şerefindedir.
Yolunda eskittiğim hayatta şerefimdir,
peşinden gelmekte yollara...
Şimdi soğuğun düşmanı sıcak gibisin,
sıcaklığımı aldığın gündür düşmanım kış mevsimi,
en sevdiği ağacın yaprakları,
senden nefret edercesine intihar etmişlerdi.
Gözlerimden çalıntı toprakta öldüler,
rüzgar birkaç kürek toprakla...
Üzüntü, gitmenden yüz bulup,
yüzümü üzgünlüğe boğdu, boğuldum.
Çocuktum, seni sevmekten, oyunları,
oyuncağımı unuttum kaldırımlarda.
Kaldırıldı hasat aşk toprağından,
Yağmur Ağacı filizlenip...
Aşık olacaktım…
bel-ki sana değil,
ehli benim sana aşık olanların içinde,
içlerinden tanırsın beni,
martı omuzumda,
bu işaretimdir,
martı beyaz bir karamsar.
Karanlıkta, aşktan parlar dururum...
Aldırma budalaca sözler yazdığıma,
sensiz aklım başımda değil,
bilmezsin,
seni ne kadar severim de gelmezsin,
bilsen gelirdin der,
avuturum kendimi.
Şimdi şiirlerden bozma lehçeme bak,
nasıl yağmurdan izler taşır-taşar...