Bir köşeden izliyorsun kimsesizliğimi,
bir köşesindeyim sensizlik evrenimin,
kapısının önündeyim umut evinin,
bir tutam kalbim avuçlarında Aşk’ının.
Şimdi bu esaretten kurtulmanın zorluğu,
Oğuz’luğu yüreğinde...
O gittiğinde, karanlığa gömülür bütün hayatınız… aslında dünyanın ışıklarını kimse kapatmamıştır. Aşk Gölgesi düşmüştür üzerinize.
(365 Şiir 6 Satır)
Bir köşeden izliyorsun kimsesizliğimi,
bir köşesindeyim sensizlik evrenimin,
kapısının önündeyim umut evinin,
bir tutam kalbim avuçlarında Aşk’ının.
Şimdi bu esaretten kurtulmanın zorluğu,
Oğuz’luğu yüreğinde...
Yokluğuna inşaa ettiğim, sensizlik binası,
yedinci katındayım bu gökyüzü kafesimin,
nitekim, kalbine değmedikçe Oğuz Aşk’ı,
gökyüzüne tırmanmakta sadece buhar işidir.
Öyle zaten, buharlı tren gibi geliyorum ya,
kalbimde...
Benimle birlikte yaşar Kutup Korsan Martı,
ayyaşlıkta Aşk’tan, Kutup’lukta Râbb’tan,
Aşk’ta Râbb’tan da, Aşk-ı Rabb’a olandan,
ne çirkinlik bekliyorsun ey Aciz Oğuzhan?
Nefsinden kurtulduğunda...
Farkındayım, kalbimde eskiyen sayfalar,
farklı değil kalem, yüzümde Aşk’tan elem.
Bir kelam daha senden; Ey Aşk’ın yüreği,
nasıl yaşanır sensiz Aşk’ın ahir efendisi…
Aşk’ın nergisi, sergisi kalbimde yaşanır...
Bak sensizliğime, nasıl hatırlatır yalnızlık,
beni sana terk etmiş Aşk başımın taşkını,
kimsem olmadığından yazdığımı sanırım,
aptallığımın da bir bedeli yok, Aşk yobazlığım.
Kaçtığın o umut budalası gözlerimden...
Ona da uzun-uzun bahsetmiştim Martılardan,
sonra uzun-uzun bakıp gölzerime boş ver demişti.
Sinmiştim gönlüme, gönlümde sonsuz Yağmur tanesi,
nasıl yaşadığıma hayret mi ediyorsun? Ben Aşığım.
Başım Sağ olsun da, içi doldu taştı...
Aşk’ını bitiremiyorum ya içimde bir türlü,
seni neden anlattığımı anlamıyorlar bir türlü,
anlamadıklarından bir türlü, teskin etmezler,
bilmezler-ki Aşk’ını unutturacak teselli de yok.
Senden başka herkesi Aşık edecek...
Sensin Aşk’mın Pandorası, kavanozu Oğuz’dur.
Kalbimde ölümsüz umutla ilham kanatlı kelebek.
Anlamadın mı? Ne bilirsin sen şiirden-ki,
sana ne yanlış bir hediyeyim şairlikle, Aşk yanlış.
Benden sonra Aşk’ı en çok...
Ben ‘gerçekliğini’ yazdığım için önemliyim,
bel-ki de ölmeliyim, öleceği için aşıkların önemsiz,
ben dev etekli dağın bağrına inen Ferhat’ın abisi,
gözyaşımdan içti de Mecnun, oldu Aşk’ın delisi.
Delirirdi...
Grinin bile asil kıldığı Işık’sın, karanlığı saymam,
binlerce Yağmur yağsa, biri gözümden kaçmaz,
bu yüzden üstüm başım, Yağmur kokar durur,
hep kalacakmış gibi astın dar ağacına Çam Oğuz’u.
Kalbinde kaldığından...
Ne Cahilim, Âlim olsam, silerim aşkı silgisiz,
gövdem yanıktan izsiz, toprağındaydı nergis.
Onlar anlamasa da, ben anlatacağım seni hep,
anlamayanlar içinde sende olsan, yazacağım.
Zaten anlasaydın, bunca satırla olmaz...
Şükürler olsun Râbb’a, sen ilhamıma bak,
şükrettiğimden var da sayfalar, ya aşıkların?
Bir güncük, seni görebilmek için bile yalvarmazlar,
işte bunu bildiğin halde gittin, ne diye anlamazsın?
Arıyorum-bulamıyorum, yine de...
Ateşime esemez Rüzgar’ın, inat etme Aşk’ıma,
saflığından patladı sıcak delisi volkan dağı da,
bu dağları omuzunda taşıyan Oğuz’dan kaçış,
tüm Aşık’lar evreninin bariz en budala suçudur.
Klişeleşti sözler...
Şiir’in vakti azaldı, kızmaktasın, ben yazmaktayım,
Senin için söz Deniz’iyim, bu Derya’da boğulmamak,
zaten ölmüşlerin işiyken, ben inatla kulaç atmaktayım,
eğer ölürsem, Aşk’ından bir zerrem gitmiş demektir.
...
Uyan, doğa uyandı yokluk evreninden uyanmış Güneşle,
bir Hürmet adına yaratıldık, bu Aşk’ımı yarattı, şükürler.
Aşık’lık adına yazdırdı, şükür. Bu sana olan bolluktur,
başka herkes nasıl nasipsiz Aşk Gölgesi’nden...
Seni sevmek ve ya sevmemek, ikisinin de nedeni yok,
öyle-ki, dünya bizim için dönmeyecekti ekseninde,
yerimde olsan trilyonda bir ihtimalle severdin kendini,
iyi-ki sen değilim, o an ölebilirdim sana olan Aşık’lıkta.
Sana...
Ve yine, tüm Dünya aşıkları, sonsuza dek yanında olsa,
kimsenin umurunda değildir bir tek saç telinin ağırlığı,
bu ağırlığın acı veren tadını bildiğim için müptelayım,
bir o kadar da küstahım, Aşk’ınadır maymun iştahım.
...
Senden gelir hüzün, bir çok üzüntü rızkım,
ihanet etmem ben, yine de yüz çevirmem,
zaten ne çok hayal birikti, ayırt edemem,
sen sanarda sararsam kollarıma, acı bana.
Başımın derdi kaburgalarımın altında yatanla,
yaşımın derdi...
Aşk hesabı bilmez, nerede duracağını da,
göğsümün altında yatar ateşin kaynağı da,
sakal yeleli yüzümün Aşk görüntüsü sensin,
küflenmiş aşıklardan en tazesi yine benim.
Alışık olmadığından mı, Aşık olmadığından mı,
bakamıyorsun...
Sensizliğimin bir sana bir de bensizlere vardır faydası,
benden başka herkes sana Aşık’lıkta benizsizlik hastası,
güneş kalbimde olduğundan, yüzüm kızıl-kahverengi,
burası Aşk Gölgesi, her sapağın adı, Yağmur Caddesi.
...
Hakka, hukuka uygun değil vaziyetim,
eziyetim gökyüzü esaretinde-ki martıya,
hangi kefeye koyarsan koy beni tartında,
yine de tüm Aşık’lara ağır basar Sen Aşk’ım.
Bu yüzden hakla, hukukla işim olmadı hiç,
sana...
Onların aşkları, palavra kafiyelerden ibaret,
yine de istiyorsan, ibret almalılar benden,
itibarı da yerle bir eden bir Aşk’tır kalbimde-ki,
iftirası ne kadar çoksa onların, o kadar iftiharın.
Haydi, intiharın eşiğine de...
Ben karamsar bir adamım, mutluluk yakışmaz bana.
Karın tokluğuna, mutlu edene kadar kalırım yanında.
Bana mutsuzluktan bahsetme, sürekli yanımdadır,
sürekli yazasım var da seni, başka herkes kıskanır.
Ben karamsar bir adamım...
Üzüntü gölgeleri, beni sana emanet etti Aşk,
emanetin canı az olur derlerde, inanma sen,
ben sağım hala, çıkmamış canımın umudundan,
kovuğundan bir ton şiir çıkacak adamda benim.
Gagasıyla demir yontan dev kanatlı...
Şiirimin vakti azaldı, bir yığın Martı, kendini astı,
sonsuzluk cereyanında kalan ölümsüz ciğer hastası,
demin öksürüklerinden kan kustu yeryüzüne,
Kan Yağmur’u Şemsiyesi’nden, Çam Oğuz Ateşine.
Gönlünce yaşa hayatı...