Siyahçerde!
(Sonuncu Perde | Hakim Bakış Açılı)
Siyahçerde adamın adıydı.
Şu kalabalık dünyaya rağmen yapayalnız bir adam arıyorsanız işte o Siyahçerde’dir. Dünyadaki tüm içsel yalnızlığınızı...
Ben deniz, Oğuzhan Deniz, birçok söze Aşk’la başladım, en sevdiğim iki bitki çay ve tütün… Ben Deniz, Oğuzhan Deniz, Birçok sözü gecenin uçsuz bucaksız karanlığında yazdım. Saat 03:10 açım.
Siyahçerde!
(Sonuncu Perde | Hakim Bakış Açılı)
Siyahçerde adamın adıydı.
Şu kalabalık dünyaya rağmen yapayalnız bir adam arıyorsanız işte o Siyahçerde’dir. Dünyadaki tüm içsel yalnızlığınızı...
Ve mavi bir gökyüzü.
Ağlayıp, döktü gözyaşlarını.
Artık şiir yazılmayan kadınların hatırına,
vazgeçmiş bir şairin nefesindeki cümleler,
kafiyeler,
nice eş sesli kelimeler vardı zihninde,
eşsiz kelimelerdi...
Olay yeri!
Maktulün üzerinde gazete kağıtlarından manşetler vardı. Birkaç futbolcu ve bir de Jim Carrey fotoğrafı. Cesedin üzeri ne komik kapatılmıştı…
11 Ocak Cumartesi – 09:37
Aşık efendi, aşk ilinden...
Günaydın berbat sokak. Her sabah beklediğim dolmuş durağındayım yine. Elimde bir sigara ve insanların telaşına şahidim.
Köşede birisi var ve güvercinlere buğday atıyor. Görünüşünden devlet memuru gibi bir hali var. Pek öyle olduğu...
Hiç önemi yoktur.
Yokmuş!
Bir varmış zavallım, bir yokmuş.
Yok olurmuş zamanla zaman.
Anladım.
Ben anladım da sen anlamadın dostum.
Şimdi saat 04:02 ama hiç önemi yoktur.
Yokmuş...
Hiç ses çıkarmıyorsun!
Ben’sizliğin keyfini sürüyor gibisin.
Haklısın, ben bile sıkılmışken kendimden,
Sana laf etmek hakkım değil.
Hakkım değildi 5 yıl sonra gelip, Sen’in olmak.
Yine de insanoğlu aç gözlüdür ya, ondandır...
İşte, ölümün göz bebeklerimin içine kadar işlediği bu gün.
Bugün 25 Eylül 2019.
Gittim, ”İkindi namazına müteakip bir cenaze namazı.”
Kıldım.
”Hakkımı helal ettim, hiç tanımadığım bir adama.”
Oradaydım gözlerinden...
İnan bana, tam olarak nerede olduğumu bilmiyorum. Dünya diyorlar buraya ve başımda aşk diye koskocaman karmakarışık bir şey var.
Elimden gelmiyor vazgeçmek, vazgeçmek de istemiyorum zaten. Kendimi susturamıyorum ve susmak da istemiyorum...
Yine kaybettim kendimle olan savaşımı.
Zaten sabaha ne kaldı?
Birazdan kalkıp, sudan medet bekleyeceğim yine.
Zaten martıların çığlıklarına ne kaldı?
İnancından geriye ne kaldı?
Benim gözlerimde farklı bir dünya vardı, onlar...
Aslında o kaybolmamıştı, ben kaybetmiştim onu. Göremiyordum artık onu. Vicdan menzilimden çıkmıştı. Acımasız biri olmuştum yine. Gözlerinin içine baka baka yaktım içini, dışını. Omzumda ağladı ama göz yaşları umurumda bile değildi, katılaşmıştı...
Umutların Kırılış Sesini Duydum!
Bir akşam üstü, demlenirken…
Bardaklar terlemişti sıcaktan.
Gözlerinde korku vardı biraz, pişmanlık içini kemiriyor, bir an önce sarhoş olmak istiyordu. Rüya görmek için bahaneler arar gibiydi o...
Bendeniz, Oğuzhan Deniz.
Eski ve yeni arasındayım.
Unutulmak ve unutmak üzereyim.
Unutmak…
Yürüdüm, kendime geldim sonunda,
buldum sonunda kendime çıkan yolu.
Çoğu zaman karamsar.
Aynı saat dilimlerine aklı takılı...
Delilik dünyaya mahsus.
Hazır dünyadasın madem, delir delirebildiğin kadar.
Yüz çevir çevirebildiklerinden, sevmediklerinden.
Söyle sevdiklerine sevdiğini, ölür müsün sanki?
Ölür müsün ölmeden döksen içindekileri?
Neden utanıyorsun...
Bir An
Çok iyi olduğumu söyleyemem, kendime mektup yazdığımdan beri düşünüyorum. Ya unutursam her şeyi, ya arkamda kalırsa her şey, bazı şeylerin yeri değişmez ama yine de. Yoksa, yoktur, yokmuş.
Çok iyi olduğunu...
Bedenin bir varmış, ruhun yokmuş. Elbette tutunamazsın.
Biliyor musun?
Sen’i en çok ben anlıyorum, özlemenin ne demek olduğunu çok iyi...
Belki de benimle ilgilidir.
Senin’le ilgisi yoktur belkide.
Yine kaybettim kendimle olan savaşımı.
Nasıl zalim bir ben...
Kimsenin kalmadığı yer.
Biraz içten ve dışında ne varsa kırıldı soğuktan.
Hep, elime yüzüme bulaştı.
Ben dozumu aştım, özür dilerim.
Aşk hiç had bilmedi, özür dilerim.
Oğuz hiç sönmedi, özür diledim.
‘Bazen’...
Hikayemin başka bir acıklı yanı da, yanında olmamaktır.
Öğrenmemenin yaşı vardır, 29’dur. Yine başladığım yerdeyim. İlk...
Çekilmez bir hal alır yine dünya! Tüm yüküyle zaten omuzlarımdayken, omuzlarına olan ihtiyacım artar. Şimdi kendimi gördüğüm aynam, ne bozuk bir görüntü, aynı gözlerle gördüğüm Sen, ne ışıl ışıl ama…
Neyse...
Aklımdan hiç gitmediğin gerçeği, ben koca bir yalan tortusu, üstümde zamanın tozları, üfledikçe görünür doğrularım. Dünyanın ciğeri yettiğince üflüyor rüzgarını, savruluyorum.
Bendeniz, Oğuzhan Deniz,
biraz yarım, yarım donuk, içim...
Şimdi güneşin sırtını döndüğü dünyanın içinde dönüp duruyorum. Ay’la ayevi, meyle meyhaneyi biliyorum… Güneş Sen’in yeryüzüne doğarken, dönüş yollarına serilen kilim şiirlerim.
Biliyorum, artık bir önemi yok…...
Sıradanlık Yakışmayan Dudaklar, nahoş sözler, beni özler, sizi özler, kimi zaman, bazen…
“Ve kimsesizlik diyarının ortasında kalmış,
ve kimsesiz bir içim...
Bu uzaklık bana göre değil… Büyük Britanya’nın soğuğuna aldırmadan aynı tenin. Kader buna göre şekillenirken önümüzde… Sahi, kaderinin Oğuz bolluğuna şükret. O’ndan başka kimsen yok aslında gerçekten 7 milyar insan yığını içinde. Neden varsa...
Özlemenin ne demek olduğunu,
‘hasret’ kelimesinin içini,
gökyüzüne farklı anlamlar yüklemeyi,
çiçekleri koparacak kadar canileşmeyi,
ayaklarım yere değmeden yürüyebilmeyi,
önemli olan şeylerin içinde ‘en önemli şey’...
Yazdım, yazılanlar kadar çok.
Ellerim nasır tutmuş şimdi kalemimden.
Biliyorum,
Aslında O’ndan başka kimsem yok.
Ben yazdıkça, yeni kafiyeler türedi zihnimde.
Türedim Aşk’ın yollarında,
yeni bir yaşam filizi uyuyor omzumda...