Aşk, işlenmeye devam edilen hatadır,
ilk hatada uslandırmazsan gönlünü,
alışırsın, ardı arkası kesilmez Aşk’ın.
Ben kaç yaşındaysam, o yaşta Aşk’ın,
Sen ne kadar uzaksan o kadar var Aşk’ın,
Haydi, elinizden...
Ve bir gün çekip gider… neden gittiğini dahi bilmezsiniz… işte o Terk Edilme Mevsimi’nizdir.
Aşk, işlenmeye devam edilen hatadır,
ilk hatada uslandırmazsan gönlünü,
alışırsın, ardı arkası kesilmez Aşk’ın.
Ben kaç yaşındaysam, o yaşta Aşk’ın,
Sen ne kadar uzaksan o kadar var Aşk’ın,
Haydi, elinizden...
Gerçekten bitmek üzeresin,
neredeyse,
şimdi ben de gidersem,
yazdığım tüm şiirlerin tezi çürür değil mi?
İşte Sen giderken, beni de öyle çürütmüştün.
Ne dersen de, istersen duygu sömürüsü de,
öyle gidilmezdi. Gidilemez.
...
Uykusuzluk gibi olsan keşke,
gelsen de gitmesen tüm gece, her gece.
Ve tüm gün, her gün.
Uyku gibidir vaktin, bir varsın bir yoksun,
bir de diyorlar ki ‘Oğuz artık uyusan.’
uyursam rüyamda görürüm...
Merak ediyor musun beni?
Aşk’sız uyanmadığımdan, Aşk’sız geçmez günüm,
Sen’sizliğe uyandığım için her gün, geleceksin hayalleri kurarım,
kurarım da kurarım, saat 12’ye yaklaşınca o günün ümidi can verir...
Uykumun rüya kabahati, unutturmaz silueti,
marifetim, uykuda bile sesini duymaktır.
Bunca Aşk’a sırtını dönüp gitmek, gaddarlıktır.
Sahiden, ne oldu vicdanına?
Başka bir aşk mı gördün oralarda?
Kainatı koy terazinin...
Sebebini bilmediğim sebeplerden ağlardın,
kendimi suçlayıp, anlamaya çalışırdım ağlayışını,
bana anlatmayacak kadar Aşk’sızdın.
Sonra yüzünde süzülürdü gözyaşların,
benim bile yüzüm kaşınırdı.
Ne içtenlik...
Aşk,
Üç harflik ömür.
Ebediyete uykusuzluğu,
nefes sesine eşit şekilde hafiftir uykusu,
nefesini başka birisi soluyacak kuruntusu,
yok ediyor Oğuz’u
Zerre-zerre, bir nevi bin nebze.
Ben Aşk’ın her...
Güzelliğine boyun eğecek Aşk serabı,
şarabı da Sen sandırır Aşk Şarabı,
bu cümleleri başkasından duysan bile,
benden duymuş gibi değildir.
Onların kafiyeleri basittir, gereksizdir.
Gerçeklikle ilgili Aşk, riyakârlar...
Evet, evet, gözleri camdan kafes gibiydi,
öyle bakınca, hayat verir gibiydi, yem yeşil.
Aşk, kahverengi gözlerimden filizlendi.
Bir defaya mahsus, maşuk kalır insan,
bir defaya mahsus ölür ya dünyasına,
bir...
Aşık Adam’dan, Altın saçması kafiyeler,
zor işler, kim kurabilir Sana böyle sözler?
Buna denktir kaybettiklerin, kaybedeceklerin.
Kaybedeceksin,
yolunu göstersen Oğuz’un gururlu göz işaretidir,
gözlerini Sen’den...
Sana, Sen’inle ilgili bir kaç satır daha;
Ten beyazını, bulutla bile kıyaslamam,
Güneş, saçlarına minik bir toka ancak.
Benden önce gidersen bu Dünya’dan,
vasiyetimdir yanına defnedilmek,
‘Hay...
Beni üzmek için, terk etmene gerek yoktur,
gözlerini bir an gözlerimden çevir, kahrolurum,
mahvolur yüreğimin Aşk ihtişamı.
Eser kalmaz Aşık’san eğer gücünden,
gücüne de bu gider, yüzün bir daha gülmez.
Nasıl...
Düşünceme hoşgeldin,
Sen’sizlik, bende Sen’inle dolu bir hayata boşuna geldi.
Olsun, yine de Hoşgeldi.
Sefalar getirirken üzüntüler, buna da şükredip, gülümsedi Aşığın.
Hoş geldin sevgilim bu günde düşünceme,
yol boyu...
Güneş Kavalyesi biter bitmez,
düşeceğim yine bir boşluğa,
bu kelimeler dolduramaz ki yokluğunu,
kafiyeler avuntu, avurtlarında elma izleri,
bundan tadıp kovuldum Aşk yüreğinden,
gözlerin artık körleşti, yitirdin kendini.
Ben...
En şanssızı gönlümdür,
gözüm uykuda da olsa görür Sen’i,
elim yazar Sen’i, dilim konuşur Sen’i,
kulaklarım garip bir şekilde gaipten işitir sesini.
Rüzgar esip gelir Sen’den,
burnum alır konunu, derince...
Yine sabah olacak, başa dönecek yine her şey,
geceler daha basit geçiyor benim için.
Çünkü gece uyuyamasam da, dönüyorum yatağın içinde,
bir sağa bir de sola.
Karanlığa alışınca gözlerim, odamda ki eşyalara takılıyor sadece.
Ama...
Yüzüme gözüme bulaştırdın Aşk’ı,
Sen’i sahiden görebilen olduğumdan,
yüzüne sahiden dokunabildiğimden.
Önemsemediğin için gerçekliğimi,
fayda etmiyor kafiyelerim, kötü şiirlerim.
Sen doğruları söylersin oysa hep,
bu...
Bunca kelimenin hatırı yoksa,
bunca senenin olmalı…
Bunca senedir Sana Aşığım ben,
onca senedir uzaktasın Sen.
Aşk’ımı hak etmiyor olman cabası üzüntünün,
bu cümle de öyledir, hakettiği gibi okumazsın.
Gülüp geçersin...
Sabret, Güneş Kavalyesi’de bitecek,
belki yazmam bir daha güzelliğini,
başka kim yazıyor ki güzelliğini?
Bunun içinde kıymetliyim ben,
kıymetsiz oluşum, gözlerinin boş bakışlarından.
Aldırma Sen yine de bana.
Sen’i...
Sen’i bir ömürlük zamanla kaçırmış Adam’ım ben,
neden bahsediyorsun Sen? Vaktin ucuzluğundan mı?
Aşk’ın çoktur bende, buna rağmen değer yitirmez,
nadir olan her şeyin tam aksine, nadir olanlar gibi...
Şimdi şiir dolu güzelliğini görüyorum yine,
nasıl beceriyorum bilmiyorum ama,
Sen’i her uyuduğumda rüyamda görüyorum.
Mutlaka!
Aşk, tüm hislerin birleşmiş hali,
çünkü Sen’i sevdirirken, nefrette ettirebiliyor...
Sana sahte bakışlar mı gerekli?
En erdemli göz benimkidir Sana bakarken.
Sen’i görmemesine rağmen, en görmüş göz benimdir,
en görgüsüz benim Aşk’ında, en cahili benim Sen’sizliğin.
Ne demek...
Yetti gayri, hayli geçti zaman,
aman dilendim Râbb’tan…
İçimin sesini dinlemekten, duyamam başka ses.
Kes bu yolu uzatan köprülerin iplerini,
uçurumda olsa, kısalsın Sana gelen yollarım.
Bitmek üzere olan günün,
Güneş...
Zaten Aşık’ken, nasıl Aşık olabiliyorum Aşkı’mın sonsuz katıyla Sana?
Bu benim marifetim midir yoksa Sen’in mi?
Güzelliğin deli edecek kadarsa, delirmemek değil mi hata?
Hangimiz akıllıyız...
Gönlüm bilinç kazandı Aşk yüzünden,
Yağmurlar tenimi delip, Ruh’uma yağar,
Aşk’tan çiviler yuva yapar aklıma,
aklım bu sancıya dayanamayıp gitti başımdan,
kaşımın yanından süzülür kanlar,
tırnakların kadar kırmızıdır...